Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/10708 E. 2014/26604 K. 08.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10708
KARAR NO : 2014/26604
KARAR TARİHİ : 08.12.2014

MAHKEMESİ : Bakırköy 24. İş Mahkemesi
TARİHİ : 25/02/2014
NUMARASI : 2013/93-2014/54

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekilince duruşmasız, davalı vekilince de duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacı ve davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, iş kazasına geçiren davacının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 33.644,20 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının, iş kazası sonucunda %34,2 oranında sürekli iş göremezliğinin bulunduğu, davalı işverenin % 70; davacı işçinin %20; dava dışı ustabaşı H. A.’ın %10 oranında kusurlu oldukları anlaşılmıştır. Yine 19/03/2010 tarihinde harçlandırılan dava dilekçesinde, davacının, davalı işyerinden en son aldığı ücretin asgari geçim indirimi haricinde net 600 TL olduğunun iddia edildiği, davalı işverenin ise asgari ücret üzerinden ücret bordrosu düzenlediği anlaşılmış olup, mahkemenin emsal araştırması üzerine A. Sanayicileri Derneği’nin 18/06/2012 tarihli cevabi yazısı ile , belirtilen sektörde on altı yaşından büyük, teknik lise veya sanat okulu mezunu deneyimsiz bir kalite kontrol elemanının kaza tarihinde aylık net ücretinin 585 TL ; deneyimli ise net ücretinin 800 TL olacağı bildirilmiştir. Kaza tarihinde 25 yaşında olan ve kazadan yaklaşık 8 ay önce 01/02/2007 tarihinde işe giren davacının, kalite kontrol alanında işverence mesleki eğitime tabi tutulduğu anlaşılmakla birlikte, dosyaya işe girmeden önce de bu alanda iş tecrübesi bulunduğuna dair delil sunmadığı; beyanı alınan davacı tanığı Sibel’in, davacının kaza tarihinde asgari ücretten biraz fazla ücret aldığını bildirdiği tespit edilmiştir. Bu veriler ışığında düzenlenen 23/01/2013 tarihli bilirkişi raporunun, ilk seçeneğinde davacının kaza tarihinde net 585 TL ; ikinci seçeneğinde ise kaza tarihinde net 800 TL ücret aldığı kabul edilerek maddi tazminat hesaplaması yapıldığı; mahkemesince net 800 ücret esas alınarak yapılan hesaplamaya göre hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır.
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına hükmedilen 10.000 TL manevi tazminat azdır.
Öte yandan, Zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalının maddi zararının hesabında, gerçek ücretinin esas alınması koşuldur. Gerçek ücretin ise işçinin imzasının bulunduğu ücret tediye bordrolarından saptanacağı, işçinin imzasının bulunmadığı iş yeri ve sigorta kayıtlarının nazara alınamayacağı, işçinin imzasının bulunduğu ücret tediye bordrolarının bulunmaması durumunda işçinin yaşı, kıdemi, mesleki durumu dikkate alınarak, emsal işi yapan işçilerin aldığı ücret göz önünde tutularak belirlenmesi gerektiği, Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.
Maddi tazminat davasına etkileri gözetildiğinde kazalı çalışanın gerçek ücretinin tespiti hem davacı hem de davalı yan bakımından son derece önemlidir. Zira asgari ücret üzerinden yapılacak hesaplama ile onun misli üzerinden yapılan hesaplamalarda çok farklı tazminat değerlerinin ortaya çıkacağı izahtan varestedir. Bu durumda Mahkemelere düşen en önemli vazifelerden bir tanesi de sigortalının gerçek ücretini hiçbir ihtilafa mahal vermeyecek biçimde ortaya koymaktır. Böylesine kapsamlı bir araştırma bir yönüyle davacının hakkının işverenleri tarafından yenmesine engel teşkil edecek diğer yönüyle de kazalının hak etmediği tazminatlara kavuşmasının ve böylelikle sebepsiz zenginleşmesinin önüne geçilecektir.
Ayrıca taleple bağlı olarak karar verilmesi gerektiği HUMK’nun 74 ve HMK ’nun 26. maddelerinin emredici kuralıdır.
Bu bilgiler ışığında, somut olayda, kaza tarihinde 25 yaşında olan ve kazadan yaklaşık 8 ay önce 01/02/2007 tarihinde işe giren davacının, davalı işyerinden “en son aldığı ücretin” asgari geçim indirimi haricinde net 600 TL olduğunu beyan etmesi, kalite kontrol alanında işverence mesleki eğitime tabi tutulduğu anlaşılmakla birlikte, dosyaya işe girmeden önce de bu alanda iş tecrübesi bulunduğuna dair delil sunmaması, beyanı alınan davacı tanığı Sibel’in, davacının kaza tarihinde asgari ücretin biraz üzerinde ücret aldığını bildirmesi karşısında; mahkemesince yapılan emsal araştırması sonucunda A.Sanayicileri Derneğin’den temin edilen ve dosyadaki verilere uygun olduğu anlaşılan net 585 TL ücret üzerinden yapılan hesaplamanın hükme esas alınması gerektiği gözetilmeksizin, davacının talebini de aşacak şekilde net 800 TL ücret üzerinden yapılan hesaplamaya göre maddi tazminata hükmedilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş; manevi tazminatı, belirtilen ilkelere göre yeniden takdir etmek; maddi tazminat yönünden ise, dosyanın işinin ehli bilirkişiye tevdi ile davacının kaza tarihinde net 585 TL ücret aldığına dair dosyadaki deliller ile örtüşen emsale göre, güncel asgari ücret artışları da dikkate alınarak, yeniden hesap raporu aldırmak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacı ve davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 08/12/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.