Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/10455 E. 2014/23578 K. 11.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10455
KARAR NO : 2014/23578
KARAR TARİHİ : 11.11.2014

MAHKEMESİ : İzmir 10. İş Mahkemesi
TARİHİ : 15/04/2013
NUMARASI : 2012/94-2013/166

Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacılar vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava 30.06.2010 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece sigortalıya gerekli eğitim ve koruyucu ekipmanın verilmesi nedeniyle davalıların kusurlarının bulunmadığına ilişkin kusur bilirkişi raporu dayanak alınmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş ve bu karar davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Davacılar murisinin davalılardan İ.. B.. İtfaiye Daire Başkanlığının hizmet alımı yaptığı davalı İzelman……AŞ’de afet, acil durum arama kurtarma personeli olarak çalıştığı, olay günü dava dışı O..….Ltd Şti’ne ait işyerinde başlayan yangına müdahale sırasında yangının çıktığı işerine bitişik G.. P.. Ltd Şti’ne ait depo duvarının yıkılması ile bu depoya yangının sıçramaması için depo içerisine su sıkarken yangının yarattığı ısı nedeniyle depo içerisinde istifli malzemenin PVC ambalaj malzemesinin erimesi ve 6-7 metre yükseklikte istifli laminant parke paketlerinin aşağı doğru devrilmesi ile bu malzemenin altında kalarak kaburga kemikleri kırığı ve iç organ yaralanmasına bağlı olarak öldüğü, dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Mahkemece hükme esas alınan kusur bilirkişi raporunda olayın meydana gelmesinde yangının başladığı işyerinin sahibi olan dava dışı şirket ile anılan şirketin yetkilisinin toplam olarak %90, kazanın meydana geldiği bitişik deponun sahibi olan şirketin ise %10 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir.
İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işveren; Çalışanlarının işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup, bu çerçevede, risklerden kaçınmak, kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek, risk değerlendirmesi yapmak, yaptırmak, teknik gelişmelere uyum göstermek, tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek, mesleki riskleri önlemek, eğitim ve bilgi verilmek dahil her türlü tedbiri almak, gerekli araç ve gereçleri sağlamak, sağlık ve güvenlik tedbirlerini değişen şartlara uygun hale getirmek ve mevcut iş yerinin iyileştirilmesi için çalışmalar yapmak, diğer bir deyişle işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu olay tarihinde yürürlükte bulunan İş Kanununun 77. maddesinin açık buyruğudur.
Anılan madde ile, işverenlere, işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramından kapsamlı olarak, her türlü önlemi almak yanında, bir anlamda objektif özen yükümlülüğü de öngörülmektedir. Bu itibarla işverenin, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı takdirde gerekmeyeceği gibi bir düşünce ile almaktan sarfınazar etmesi kabul edilemez.
4857 sayılı Kanun’un 77. ve devamı bir kısım maddeleri 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 37. maddesiyle, 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yürürlükten kaldırılmış olup, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.
Gerek, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 77. maddesi ve gerekse 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. ve 5. maddeleri ile bunu uygun olarak çıkarılan iş güvenliği yönetmelikleri hükümleri işverenin sorumluluğunu objektifleştiren kriterler olarak değerlendirilmelidir. Bu sebeple mevzuatta yer alan teknik iş güvenliği kurallarına uyulmaması işverenin kusurlu davranışı olarak kabul edilmelidir. Ancak, işveren sadece anılan yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere aykırı davrandığında da kusurlu görülerek oluşan zararı karşılamalıdır. Öte yandan, objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu, kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da, onu kusursuz sorumluluk haline dönüştürmez. Çünkü bu halde dahi işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır.
Kusurun objektifleştirilmesi kriterinin yanı sıra, Anayasa hükümleri ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesi kapsamında Türk Borçlar Kanunu’nun 417/2. maddesinin, yorumlanması da işverenin sorumluluğunu oldukça genişletecektir. Denilebilir ki; işvereni zararlandırıcı olay nedeniyle sorumluluk halinden kurtaracak olan durum iş sağlığı ve güvenliği alanındaki ihmalleri ile oluşan zarar arasındaki uygun nedensellik bağının kesildiğini ispat etmekten ibarettir.
Somut olayda, işverenin emir ve talimatı altında ve işin yapılması sırasında değil, kamu adına güç kullanma yetkisine haiz polis memurlarının talimatı ile hareket edildiği sırada kaza geçirildiği, hal böyle olunca da işveren bakımından uygun nedensellik
bağının kesildiği açıktır. Hal böyle olunca, da olayda davalılara kusur vermeyen kusur bilirkişi raporunun, İş Kanununun 77.maddesinin öngördüğü koşulları içerdiği giderek hükme dayanak alınacak nitelikte olduğu söylenemez.
Yapılacak iş; işçi sağlığı-iş güvenliği ile yangın söndürme konularında uzman ehil bilirkişi kuruluna konuyu yukarıda açıklandığı biçimde ve özellikle, doğru iş organizasyonu ve risk değerlendirmesinin yapılıp yapılmadığı da dikkate alınmak suretiyle yeniden inceletmek, verilen rapor dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın ve özellikle, somut olayın meydana gelme biçimine ilişkin olarak dosya içerisindeki bilgi ve belgelere uygun bulunmayan, inandırıcı güç ve nitelikte olmayan, kusur raporunun hükme dayanak almak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 11/11/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.