Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/10444 E. 2014/23936 K. 17.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10444
KARAR NO : 2014/23936
KARAR TARİHİ : 17.11.2014

MAHKEMESİ : Tokat 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 01/04/2014
NUMARASI : 2013/308-2014/57

Davacı, ölüm aylığının iptaline ilişkin kurum işleminin iptaline, kesilen aylığın kesildiği tarihten itibaren tekrar ödenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, 5510 sayılı Kanunun 56/2 fıkrası uyarınca kesilen ölüm aylığının kesilme tarihi itibarıyla yeniden bağlanması ve ödenmeyen aylıkların yasal faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 5510 sayılı Yasa’nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak ” eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, ” hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içersinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01/10/2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Somut olayda; 28.12.2011 tarihinde kontrol memuruna davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı ve fiilen hiç ayrılmadıkları şeklinde beyanda bulunan Gaziosmanpaşa Mahallesi muhtarı H.. Ö..’in, duruşmada beyanını değiştirerek böyle bir ifade vermediğini beyan etmesinin makul, haklı ve izah edilebilir bir gerekçesi olmadığı gibi, Çerkezköy Cumhuriyet Başsavcılığının davacı ve boşandığı eşi hakkında yürüttüğü soruşturma kapsamında ifadeleri alınan A.. G.., D. S.. ve H..G..’nin davacı ve eşinin aynı çatı altında birlikte yaşadıklarını beyan etmeleri karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.