Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/10153 E. 2014/25034 K. 24.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10153
KARAR NO : 2014/25034
KARAR TARİHİ : 24.11.2014

MAHKEMESİ : Ankara 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 18/03/2014
NUMARASI : 2011/200-2014/122

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava, davacının 1994 yılı Şubat ayından 2005 yılına kadar davalı işyerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile hükümde yazılı şekilde karar verilmiştir.
Usuli kazanılmış hak kavramı, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. (HGK.nun 12.07.2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03.12.2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.)
Usuli kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (09.05.1960 T., 21/9; 04.02.1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı)
Taraflardan yalnız birinin hükmü temyiz etmesi halinde Yargıtay’ın temyiz eden tarafın yararına olarak verdiği bozma kararına uyan yerel mahkeme artık, temyiz eden tarafın önceki bozulan karara oranla daha aleyhine bir hüküm veremez. Buna da “aleyhe hüküm verme yasağı” denir.
Aksi halde usul hükümleri ile hedef tutulan istikrar zedelenir ve mahkeme kararlarına karşı güven sarsılır.
Sözü edilmesi gereken bir başka husus ise mahkeme kararlarında nelerin yazılacağıdır. 6100 sayılı HMK 297, 298. (Eski 1086 sayılı HUMK 388.mad.) maddelerinde kararda yazılması gerekenler belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Somut olayda, 30.09.2009 tarihli 2007/335E, 2009/536K sayılı karar ile davacının davalı işyerinde toplam 2271 gün çalıştığının tespitine karar verildiği, kararın davalı işveren ve Kurum tarafından temyiz edildiği, Dairemiz tarafından eksik araştırma ile karar verilmesi sebebi ile kararın bozulduğu, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildiği, yapılan araştırma sonucunda bu kez davacının davalı işyerinde toplam 2370 gün çalıştığının tespitine karar verildiği, davacının çalıştığı süre tespit edilirken, yeniden tespit edilen sürenin ilk kararı temyiz etmeyen davacı lehine, temyiz eden davalılar aleyhine olamayacağı göz önünde bulundurulmadan karar verildiği, ayrıca hükmün 1.fıkrasının a bendinde davacının davalı işyerinde 01.07.1995-30.09.2005 tarihleri arasında çalıştığı belirtildikten sonra aynı fıkranın b bendinde ise 01.01.1995-30.06.2004 tarihleri arasındaki çalışmalarının eksik bildirilen kısmının toplam 2370 gün olduğunun tespitine karar verilmiş olmasının çelişki yarattığı anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş, yukarıda yapılan açıklamalar gereğince davalılar yararına “usulü kazanılmış hak” doğduğu göz önünde bulundurularak ve davacının davalı işyerinde hangi tarihler arasında kaç gün çalıştığı hiç bir kuşku ve şüphe uyandırmayacak şekilde açık ve net bir biçimde gösterilerek karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davalılardan E.. Ş..’ne iadesine, 24.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.