Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/10149 E. 2014/14143 K. 17.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10149
KARAR NO : 2014/14143
KARAR TARİHİ : 17.06.2014

MAHKEMESİ : Gaziantep 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 18/02/2014
NUMARASI : 2013/491-2014/61

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, HMK 150/320 son maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacının 01.02.1985 – 30.12.2007 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa kapsamındaki çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, HMK’nın 320/4. maddesine göre davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 409. maddesine göre; “Oturuma çağrılmış olan tarafların hiçbiri gelmediği veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.
Oturum gününün belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hallerde, gün tespit ettirilmemiş ise son işlem tarihinden başlayarak bir ay geçmekle birinci fıkra hükmü uygulanır.
Yukarıdaki fıkralar hükmü gereğince; dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurması üzerine yenilenebilir. Yenileme dilekçesi, oturum, gün, saat ve yerini bildiren çağrı kağıdı ile birlikte taraflara tebliğ olunur.
Dava dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenilenirse yeniden harç alınır. Bu harç yenileyen tarafından ödenir ve karşı tarafa yüklenemez. Bu şekilde harç verilerek yenilenen dava, yeni bir dava sayılmaz.
İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar açılmamış sayılır ve mahkemece bu hususta kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.
Birinci ve ikinci fıkralar gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi halde beşinci fıkra hükmü uygulanır” hükmünü içermektedir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 320/4 bendi; “Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır” hükmünü içermektedir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacı vekilinin 22.12.2009 tarihli duruşmaya katılmamış olması nedeni ile HUMK’nın 409. maddesi gereğince dosyanın yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı vekilinin yenileme dilekçesi üzerine yargılamaya devam edildikten sonra, davacı vekilinin 18.02.2014 tarihli duruşmaya katılmadığından mahkemece, takip edilmeyen davanın HMK 320/4. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık; 6100 sayılı HMK’nın 316/g bendi uyarınca basit yargılama usulünün uygulandığı İş mahkemelerinde 01.10.2011 tarihinden önce açılmış ve bir kez işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan davalarda 1086 sayılı HUMK’nın 409. maddesi mi yoksa 6100 sayılı HMK’nın 320/4. bendinin mi uygulanacağı noktasındadır.
6100 sayılı HMK’nın zaman bakımından uygulanma başlıklı 448. maddesi; “Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır” hükmünü içermektedir. Buna göre somut olayda; 1086 sayılı HUMK’nın yürürlükte olduğu dönemde Yasa’nın 409/1 bendi bakımından tamamlanmış bir işlem sözkonusu olduğundan, 6100 sayılı Yasa’nın uygulanma olanağı bulunmadığından anılan Yasa’nın 320/4. bendinde belirtilen işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olma koşulunun gerçekleştiğinin kabulü mümkün değildir.
Öte yandan dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği tarih olan 22.12.2009 tarihinde yürürlükte olan 1086 sayılı HUMK’nın 409. maddesine göre davacının bir defadan fazla dosyayı takipsiz bırakması halinde açılmamış sayılmasına karar verileceği konusunda kazanılmış hakkı bulunduğu, her ne kadar usul hükümlerinin derhal uygulanırlığı söz konusu ise de; hukuka güven ilkesinin bir sonucu olarak davacının ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamayacağı kuralının 01.10.2011 tarihinden önce bir kez işlemden kaldırılmasına karar verilen dosyalar için 6100 sayılı HMK’nın yürürlük döneminde de uygulanması gerektiğinin kabulü gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1992/11-702 E, 1993/48 K sayılı kararı da bu yöndedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı tarafın 18.02.2014 tarihli duruşmaya katılmamış olması nedeni ile HUMK’nın 409. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, 6100 sayılı Yasa’nın 320/4. maddesi gereği davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 17.06.2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Dairenin bozma kararına konu uyuşmazlık, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK nın 316. maddesi uyarınca basit yargılama usulünün uygulandığı iş mahkemelerinde, 1086 sayılı HUMK nun yürürlükte olduğu dönemde açılıp bir kez işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan davalarda HMK nın yürürlükte olduğu 01.10.2011 tarihinden sonra davanın açılmamış sayılmasına karar vermek için HUMK 409. maddede belirtildiği gibi ilk yenilemeden sonra bir defa daha yenilemede bulunulabileceği ya da HMK 320/4. maddesi uyarınca bulunulamayacağına ilişkindir. Sorun, kanunların zaman bakımından uygulanması ile ilgilidir. Kanunların zaman bakımından uygulanması, bir kanun hükmünün zaman dilimi itibarıyla hangi andan itibaren uygulanabileceğiyle ilgilidir.
Davaya konu somut olayda mahkemece, davacının HUMK nun yürürlükte olduğu 22.12.2009 tarihli duruşmaya katılmaması nedeniyle dosyanın 409. madde uyarınca işlemden kaldırılmasına karar verildiği, süresinde yenilendikten sonra, 6100 sayılı HMK nın yürürlükte olduğu 18.02.2014 tarihli duruşmaya davacı tarafın mazeretsiz olarak katılmaması davalı tarafın da davayı takip etmemesi nedeniyle, mahkemece dosyanın işlemden kaldırılmasıyla birlikte HMK 320/4. madde uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verdiği görülmektedir.
Kararı davacı taraf temyiz etmiştir.
Dairemizce, “dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği tarih olan 22.12.2009 tarihinde yürürlükte olan 1086 sayılı HUMK’nın 409. maddesine göre davacının bir defadan fazla dosyayı takipsiz bırakması halinde açılmamış sayılmasına karar verileceği konusunda kazanılmış hakkı bulunduğu, her ne kadar usul hükümlerinin derhal uygulanırlığı söz konusu ise de; hukuka güven ilkesinin bir sonucu olarak davacının ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamayacağı kuralının 01.10.2011 tarihinden önce bir kez işlemden kaldırılmasına karar verilen dosyalar için 6100 sayılı HMK’nın yürürlük döneminde de uygulanması gerektiğinin kabulü gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1992/11-702 E, 1993/48 K sayılı kararı da bu yöndedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı tarafın 18.02.2014 tarihli duruşmaya katılmamış olması nedeni ile HUMK’nın 409. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, 6100 sayılı Yasa’nın 320/4. maddesi gereği davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı” olduğu gerekçeleri ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümünde, usul kanunlarının uygulanması bakımından geçerli olan derhal uygulama ilkesi üzerinde durulması ve uygulama maddelerinin irdelenmesinde yarar vardır.
Davanın açılması ile hukuk yargılaması başlar ve işlemlerin tamamlanması zaman alır. Bir işlemin başlaması ile bitmesi arasında yeni kanunlar yürürlüğe girip usul kurallarında değişiklikler yapabilir. Bir davada aynı anda iki usul kanununun birden uygulanması söz konusu olamayacağına göre, devam eden davalar bakımından hangi usul kanununun uygulanacağının belirlenmesi gerekir. Burada kanunların “zaman bakımından uygulanma” sı ilkesi ile karşılaşılmaktadır. Zaman bakımından uygulamaya esas olarak “geriye yürüme, derhal uygulama, ileriye yürüme” şeklinde üç ilke yön vermektedir. Bir kanun, yürürlüğe girmesinden önce açılmış davalara (olaylara) uygulanıyorsa, kanunun ‘geriye yürümesinden’ söz edilir. Geriye yürüme esasen bir istisnadır. Bu istisnaya ceza hukukunda sanık lehine olan kanunun uygulanmasında rastlanır. Bir kanunun, yürürlüğe girmesinden itibaren ilgili olduğu tüm olay ve işlemlere uygulanması öngörülmüş ise, kanunun ‘derhal uygulanmasından’ bahsedilir. Yine bir kanun yürürlükten kalkmasına rağmen, daha sonraki olay ve işlemlere uygulanmaya devam ediyorsa, kanunun ‘ileriye yürümesi’ söz konusudur. Ancak bunun için genelde geçiş hükümlerine ihtiyaç bulunmaktadır. Böyle bir uygulamayı arzu eden başka bir ifadeyle derhal uygulamada bir sakınca gören kanun koyucu, bu sakıncaları gidermek için geçiş hükümleri koyar. Kanun koyucunun yapmak istemediği bir şeyi uygulayıcının yorum yoluyla getirme yetkisi yoktur.
Kanun koyucu geçiş hükümleri ile, yapılan değişikliklerin, kanunun yürürlüğe girdiği tarihte mevcut olan olaylara ve durumlara uygulanmamasını veya aşamalı bir şekilde uygulanmasını öngörür. Davaya konu uyuşmazlık bakımından kanun koyucu herhangi bir geçiş hükmü getirme ihtiyacı duymadığına göre derhal uygulanmalıdır.
Yargılama hukukuna ilişkin işlemlerde kanun koyucunun iradesi belirleyicidir. İçeriği kanunla belirlenen ilişkiler, kanun koyucunun doğrudan iradesini yansıtmakta ve taraf iradelerinin belirleyiciliğine izin vermemektedir. Bu nedenle, yeni yargılama kanunu hükümleri, önceki kanun zamanında doğmuş olay ve ilişkilere ilişkin tamamlanmamış usul işlemlerinin yeni kanun zamanında süren etkilerine de uygulanır. Başka bir ifadeyle eski kanuna göre başlanıp da henüz tamamlanmamış işlemler yeni kanuna göre tamamlanır. Ancak eski kanun zamanında yapılıp tamamlanmış, kesinleşmiş ve taraflar için sonuçları gerçekleşmiş hukuksal durumlar ve işlemler yeni kanundan etkilenmezler. Geçerliliklerini korur ve yenilenmezler. Bu nedenle, usul kanunları yürürlüğe girdikleri andan itibaren kurulmuş bir hukuki işlemi bozamayacağı gibi kurulamamış ve geçersiz olan bir hukuki işlemi de diriltemez.
Genel kural, olay ve işlemlerin o sırada yürürlükte olan hukuk kurallarına bağlı olmasıdır. Usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında ‘kazanılmış hak’ ilkesinin yeri yoktur. Usul kuralları kamu düzenine ilişkin kurallardır. Dosyanın işlemden kaldırılmasına ilişkin durum, mahkemece unutulmuş olsa dahi diğer taraf lehine kazanılmış bir hak oluşturmaz. Bu nedenledir ki, usul işlemlerinde tarafların irade serbestisi ile belirledikleri bir durum söz konusu değildir. Kanun koyucunun hiç kimseye dava açarken yenilemenin kaç kez yapılacağına ilişkin ‘özel bir taahhüdü’ bulunmamaktadır. Öte yandan lehe uygulama veya lehe yorum maddi hukuk kuralları bakımından olabilir. Usul hukuku kurallarında lehe uygulama söz konusu değildir.
Bir olaya, o sırada yürürlükte olan hukuk kurallarının uygulanmasına derhal (hemen) uygulama ilkesi adı verilmektedir. Derhal uygulama ilkesi gereğince yeni kanun, yürürlüğe girdikten sonraki olay ve işlemlere uygulanmakta, geçmişe yürümemektedir. Hukuk yargılamasında, kanun değişikliklerinde ilke “derhal uygulama” dır. Bu ana kurala bağlı kalınarak, eski kanun zamanındaki usul işlemleri, eski kanuna göre sonuçlanmalı, sonuçlanmamış işlemlere ise yeni kanun uygulanarak sonuçlandırılmalıdır. Yargılamaya ilişkin kanunların derhal uygulanmasının nedeni, bu kanunların kamu düzeni ile ilgili olmalarındandır. Bu nedenle, kanun değişikliklerinin taraflardan birisinin lehine olup olmaması önemli değildir.
Açıklanan “derhal uygulama” ilkesinden şu dört genel sonuç çıkmaktadır;
1- Usul işlemleri daima yürürlükteki yargılama kanuna göre yapılır,
2-Yürürlükteki yargılama kanununa uygun olarak yapılan işlemler sonradan değişiklik yapan kanunla geçerliliğini kaybetmez. Yeni yargılama kanununun yürürlüğe girmesinden sonra yapılması gereken usul işlemleri yeni kanuna tabi olur,
3 – Eski kanuna göre yapılmamış işlemler yeni kanuna tabi olur,
4- Yeni kanunun uygulanmasında kural olarak, kanunun tarafların leh veya aleyhinde olmasına bakılmaz. Yargılama işlemleri bakımından evvelce yapılmış bir işlem, lehte de olsa aleyhte de olsa geçerlidir ve yeni kanuna göre tekrarlanmaz. Dolayısıyla, usul kuralları bakımından kazanılmış haktan söz edilemez.
Yeni kanun kural olarak ilerisi için kabul edilir. Doğal olarak yeni kanun eski kanunu izler. Bu izleme sırasında, daha önceki kanun zamanında açılmış bir davada, oluşumu tamamlanmamış bir usul işlemi, yeni kanun yürürlüğe girdiği zaman bütün unsurları ile yeni kanuna tabi olacaktır. Bu nedenle, bir davadaki usul işleminin eski kanun zamanında tamamlanıp tamamlanmadığına bakılmalıdır. Kuşkusuz, dava bir tek işlemden ibaret değildir. Görülmekte olan bir davada, cevap dilekçesi veya karşılıklı dilekçe vermek, iddia ve savunmayı doğrulayıcı nitelikteki delilleri ve belgeleri ileri sürmek gibi taraf işlemleri ile ara kararları vermek, keşfe ve bilirkişi incelemesine gitmek, yazı ve imza uygulaması ve incelemesi yaptırmak, tanıkları davet etmek ve dinlemek, davayı karara bağlamak gibi hakimin işlemleri ayrı birer usuli işlem olarak ele alınmalıdır. Bunlardan hangisi henüz tamamlanmamışsa o işlem yeni kanun hükümlerine tabi tutulmalıdır. Dosyanın bir kez takipsiz bırakılması başka bir şey davanın açılmamış sayılmasına karar vermek başka bir şeydir. Dosyanın işlemden kaldırılması başlı başına bir işlemdir ve tek başına tamamlanmış bir işlemdir. Ancak birden fazla takipsiz bırakılmakla davanın açılmamış saylamasına karar vermek devam eden bir süreçtir. Bu nedenle bu sürece ilişkin usul hükümleri derhal uygulanır. Usul kanunlarında geçmişe uygulanma yoktur. Nitekim 6100 sayılı HMK daki 448. madde hükmü de bunu doğrulamaktadır. Anılan hüküm, bu kanun hükümlerinin, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanacağını belirtmektedir. Bu hüküm gereğince 6100 sayılı kanun, yürürlüğe girdiği sırada devam eden usul işlemlerinin, ne zaman başlatılmış olduklarına bakılmaksızın, henüz tamamlanmamış iseler uygulanacaktır. Kanun koyucu aksine bir uygulama getirmek isteseydi bunu ayrıca bir hükümle belirtirdi. Nitekim 6100 sayılı kanunda, görev konusunda bir uyuşmazlık çıkmasına olanak tanınmamış ve görev değişikliği normlarının daha önce açılmış davalarda derhal uygulanmaması, yani yürürlükten kalkan normun uygulanmasına devam edilmesi geçici 1/1. maddesinin, “bu kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz”, hükmüyle kabul edilmiştir. Buna karşılık dosyanın işlemden kaldırılması bakımından böyle bir istisna getirilmemiştir.
Basit yargılama usulüne tabi davalarda (iş mahkemelerindeki davalarda da bu usul uygulanacaktır), “işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır” (md. 320/4). Önceki kanun (md. 409) ve yeni kanuna göre yazılı yargılama usulüne tabi davalarda (md.150/6) “işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi hâlde dava açılmamış sayılır”. Basit yargılama usulünün uygulandığı davalar bakımından 6100 sayılı kanun işlemden kaldırılmasına karar verilen dosyanın ancak bir kez yenilenmesine izin vermektedir. Oysa 1086 sayılı kanuna göre iki kez yenilenebilmektedir. Ancak önceki kanun döneminde bir kez işlemden kaldırılan davanın yeni kanun döneminde bir kez daha takipsiz bırakılması durumunda ikinci takipsizlikle birlikte davanın açılmamış sayılmasına karar vermek gerekecektir.
Tüm bu açıklamalar göz önüne alındığında, davanın açılmamış sayılmasına ilişkin yerel mahkeme kararı usul ve kanuna uygun olmakla, bozulması yönünde oluşan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.

Muhalif Üye