Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/9298 E. 2013/16783 K. 23.09.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9298
KARAR NO : 2013/16783
KARAR TARİHİ : 23.09.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı 02.12.1998 tarihli iş kazasında eşi … Kahraman’ı kaybeden hak sahibi …’ın maddi zararının davalılardan müştereken müteselsilen tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan bu sonuç aşağıda açıklanan nedenlerle davalı … Belediyesi bakımından doğru olsa da diğer davalılar …, … ve … bakımından hatalı olmuştur.
Davacı öncesinde açtığı kısmi davada hüküm altına alınmayan bakiye maddi tazminat istemini müteselsil sorumluluk esasına göre asıl ve alt işverenle işveren vekiline ve anılan olayda kazanın meydana geldiği inşaata ruhsat verdiği için kusuru tespit olunan … Belediyesine yöneltmiştir. Davalılardan … Belediye’sinin sorumluluğu haksız fiilden kaynaklanırken diğer davalıların sorumluluğunun ise sözleşmeden kaynaklandığı dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır. Zira davalı …’in kendine ait inşaat iş yerinin yapım işlerini parçalara bölüp ve bir kısmını da diğer davalı …’ye vermiş olmasıyla asıl işveren sıfatıyla sorumlunun bulunduğu, davalı …’nin kazanın meydana geldiği inşaat’ın taşeronu olarak bir kısım yapım işini üstlenmesi ile alt işveren olarak sorumluluğunun bulunduğu ve yine davalı …’in kazanın olduğu inşaatın fenni mesulü olarak işveren vekili sıfatı ile sorumluluğunun bulunduğu açık olup gerek asıl işveren,gerek alt işveren gerekse işveren vekili bu davalıların kazalı işçiye karşı sorumluluğu bu noktada akdi bir sorumluluk olup diğer davalı Belediyenin kazalı … ile arasında böylesi akdi bir münasebetinin bulunmamasına göre sorumluluğu haksız fiil sorumluluğuna dayanmaktadır. Bu yönüyle davalıların Borçlar Kanununun 50.maddesinde düzenlenen teselsül hükümlerine göre davacıya karşı sorumlu oldukları ortadadır. BK.’ nun 50.maddesi hükmü gereğince uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. ve her davalıya kendi hukuki durumlarına uygun zaman aşımı süresi uygulanır.
Somut olayda 02.12.1998 tarihindeki olay nedeni ile 01.12.2008 tarihinde açılan davaya karşı davalı tüm davalıların süresinde zaman aşımı def’i inde bulunduğu ve zaman aşımından bunu ileri sürenin yararlanacağı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık davalılardan hangisi için hangi zamanaşımı süresinin uygulanacağı ve bunun doğal neticesi olarak da hangi davalı bakımından bakımından borcun zamanaşımına uğradığı noktasında toplanmaktadır.
Davalı … Belediyesinin sorumluluğu yukarıda da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere haksız fiilden kaynaklanırken diğer davalıların sorumluluğu ise sözleşmeden kaynaklanmaktadır. Hal böyle olunca yargılamaya konu kazada davalı Belediye dışındaki tüm davacılar için akdi zamanaşımını süresinin düzenlendiği 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125.maddesinde belirtilen 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması, davalı Belediye için ise haksız fillerde zamanaşımı süresinin düzenlendiği aynı yasanın 60 maddesinde belirtilen zararın ve failin öğrenilmesi tarihinden itibaren bir yıl ve her halde 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği izahtan varestedir. Öte yandan Borçlar Kanununun 60/2 maddesinde de eylem aynı zamanda suç oluşturuyorsa o suç için öngörülen ceza zamanaşımı süresinin uygulanacağı hükmü mevcut olup olayımızda zararlandırıcı hadisenin suç oluşturduğu hususunda da tartışma bulunmamaktadır. Bu bakımdan da dava konusu eylem için olay zamanında geçerli olan 765 sayılı TCK.’nu 102/4 maddesinde belirtilen ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerekli olup bu süre (5) beş yıl, sürenin başlangıç tarihi ise aynı Yasanın 103. maddesine göre olayın gerçekleştiği tarihtir. Bu açıklamadan olarak davacı eş … davalı Belediye için geçerli olan ve öğrenmeden başlayan 1 yıllık süre ile uzamış 5 yıllık ceza zamanaşımı süresini fazlasıyla geçirmiştir. Fakat diğer davalılar olan …, … ve … için sözleşmeden kaynaklanan zamanaşımı süresi olan 10 yıllık zamanaşımı süresi geçerli olduğundan ve bu sürenin son günün de dahi olsa işbu dava açıldığından dolayı bu davalılar için de alacağın zamanaşımına uğradığını söylemek mümkün değildir. Buna göre Mahkemece hatalı değerlendirme yapılarak davalılar …, … ve … bakımından davanın zamanaşımının nedeniyle davanın redine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş dava konusu davalı … Belediyesi dışındaki davalılar bakımından davanın zamanaşımı nedeniyle reddi yerine tüm dosya kapsamındaki delilleri bir arada değerlendirip yeni bir karar vermekten ibarettir.
O halde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.(21.HD. 22.12.2009, 2009/8225-2009/16875)
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 23/09/2013 gününde oy birliği ile karar verildi.