Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/8843 E. 2014/8588 K. 22.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8843
KARAR NO : 2014/8588
KARAR TARİHİ : 22.04.2014

MAHKEMESİ : Muğla 1. Asliye Hukuk İş Mahkemesi
TARİHİ : 11/04/2013
NUMARASI : 2010/595-2013/663

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının 02.10.2005 – 24.09.2010 tarihleri arasında davalı işverene ait çiftlikte geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının kocasına yardımcı olarak çalıştığı, işverenle, işçi-işveren ilişkisi içinde olmadıkları yönünde kanı oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile gidilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davalı şirkete ait 1129382 sicil numarası ile kayıtlı çiftlik mahiyetindeki işyerinin 01.09.2009 tarihinde 5510 sayılı kanun kapsamına alındığı, dava konusu dönemde davacı adına gerek davalı işyerinden gerekse dava dışı işyerlerinden çalışma bildirilmediği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Yasanın Geçici 7. maddesi kapsamında uygulama alanı bulan 506 sayılı Yasanın 79/10 maddesidir. 506 sayılı Yasanın 6. maddesinde ifade edildiği üzere “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve feragat edilemez”. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi karşısında, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olduğu, bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğunun gözetilmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
(Mülga) Sosyal Sigortalar Kanunu anlamında sigortalı niteliğini kazanmanın koşulları başlıca üç başlık altında toplanmaktadır. Bunlar:
a) Çalışma ilişkisinin kural olarak hizmet akdine dayanması,
b) İşin işverene ait yerde yapılması,
c) Çalışanın 506 sayılı Kanunun 3.maddesinde belirtilen istisnalardan olmaması şeklinde sıralanabilir. Sigortalı olabilmek için bu koşulların bir arada bulunması zorunludur. 506 sayılı Yasanın 2100 sayılı Yasa ile değişik 3/D bendi, ev hizmetlerinde ücretle ve sürekli olarak çalışanlar haricindeki kişilerin sigortalı olamayacağını hükme bağlamıştır.
Somut olayda; davacı tanıkları ile davalı tanıklarının beyanlarının çelişkili olduğu, re’sen komşu işyeri tanığı araştırılarak dinlenilmediği ve tanık beyanları arasındaki çelişkinin giderilmediği, çiftliğin büyüklüğü, yapılan işin niteliğine göre kaç kişinin çalışması gerektiği ve kaç kişinin çalışmasının Kuruma bildirildiğinin araştırılmadığı, eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulduğu görülmüştür.
Hukuk Genel Kurulu’nun 29.06.2005 tarih ve 409/413 sayılı ilamında, hizmet tespiti davalarının hukuki niteliği ve ispat şekline ilişkin ilkeler şu şekilde belirtilmiştir. “Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabilirse de çalışmanın konusu, sürekli kesintili mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre isticvap olunmalı, işyerinin kapsam kapasite ve niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmeli, mümkün oldukça işyerinin müdür ve görevlileri, işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlendikten sonra ücret konusu üzerinde durulmalı tespiti istenilen sürenin evvelinde ve sonrasında beyyine başlangıcı sayılabilecek ödeme belgeleri ve sair bu nitelikte bir belge yoksa Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 288. maddesinde yazılı sınırları taşan ücret alma iddialarında yazılı delil aranmalı bu sınırlar altında kalan ücret alma iddialarında ücret miktarları tanıklardan sorulmalı 506 sayılı Kanunun 3/B ve D maddelerinde olduğu gibi ücretin sigortalı sayılmanın koşulu olan durumlarda ücret alma olgusunun var olup olmadığı özellikle saptanmalıdır.
Bu davalarda işverenin, çalışma olgusunu kabulü ya da reddinin tek başına hukuki bir sonuç doğurmayacağı da göz önünde tutulmalıdır.
Yukarıda açıklanan hususlar, yeterli ve gerekli bir araştırmayla ve deliller hep birlikte değerlendirilerek aydınlığa kavuşturulduktan sonra o çalışmanın sigortalı çalışma niteliğinde olup olmadığı, ya da ne zaman bu niteliğe kavuştuğu yönü üzerinde durulmalı ve çalışmayı kapsama alan yasanın yürürlük tarihinden sonraki dönem için hizmetin tespitine karar verilmelidir.”
Yukarıda belirtilen Hukuk Genel Kurul kararı doğrultusunda, somut olay değerlendirildiğinde;
Mahkemece; davacının, çalıştığını ancak çalışmasının Kuruma bildirilmediğini iddia ettiği davalı işverene ait çiftlik evinin tespiti istenen sürede faaliyette bulunup bulunmadığı araştırılmalı; keşif yapılarak davaya konu çiftliğin kapsam ve niteliği belirlenmeli, ondan sonra tespit edilen özellikler gözetilmek suretiyle, ihtilaf konusu dönemde çiftlik evinin gerek ev işlerinde gerekse bahçe işlerinde kaç işçinin çalışmasını gerektirecek nitelikte olduğu belirlenmeli, tarafların gösterdiği tanıklar ile yetinilmeyerek, kolluk marifetiyle kapsamlı araştırma yapılmak suretiyle, ihtilaf konusu dönemdeki çevre sakinleri, civar yerleşim yerlerinde uzun yıllar oturan komşu ya da yakın yerlerde kayıtlara geçmiş çalışanlar ile davacının bu çalışmalarını bilebilecek durumda olan mahalle muhtarı veya azaları re’sen tespit edilip tanık sıfatıyla beyanlarına başvurularak, uzun yılları kapsayan bu bilgilerinin doğruluğu konusunda tanıklar özenle dinlenilmeli ve bu yöndeki beyanları buna göre irdelenmeli, gerekirse bu hususlar dinlenen bu tanıklara ayrıntılı şekilde açıklattırılmalı; ayrıca bu işyeri hakkında Kuruma yapılmış herhangi bir şikayet olup olmadığı sorulmalı; davacının çiftlik evindeki çalışmalarının niteliği gereği gün boyu sürüp sürmediği de gözetilerek, davacının fiili çalışmalarının varlığı, başlangıç ve bitiş tarihleri, kesintili mi, sürekli mi olduğu, kısmi süreli mi (part time) yoksa tam süreli mi (full time) çalıştığı hiçbir kuşku ve duraksamaya meydan vermeyecek biçimde belirlenmeli; böylelikle, toplanan ve toplanacak delillerin sonucuna göre davaya konu talep hakkında bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 22.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.