Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/8666 E. 2014/9743 K. 05.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8666
KARAR NO : 2014/9743
KARAR TARİHİ : 05.05.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 6. İş Mahkemesi
TARİHİ : 03/04/2013
NUMARASI : 2010/969-2013/333

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 05/10/2009-20/05/2010 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitine, işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi . tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1- Dava, davacının davalı işveren yanında 05/10/2009-20/05/2010 tarihleri arasında geçen ve davalı Kurum’a bildirilmeyen hizmetlerinin tespiti ile bir kısım işçilik alacaklarının ödenmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının açtığı hizmet tespiti davasının kabulüne ve alacak davası yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı işverenin işçilik haklarına yönelik temyiz itirazları incelendiğinde;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 1. Maddesinde “Bu Kanun’un, senetle ispat, istinaf ve temyiz ile temyizde duruşma yapılmasına ilişkin parasal sınırlarla ilgili hükümlerinin Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan dava ve işlerde uygulanmayacağı, geçici 3. Maddesinde ise Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca Resmî Gazete’ de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı HUMK’ nun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı” düzenlenmiştir. Anılan düzenleme gereğince uygulanması gerekli olan HUMK’nun 427. maddesindeki 40,00-TL olan kesinlik sınırı ise parasal sınırları değiştiren 5219 sayılı yasanın 2/c maddesi ile 21.7.2004 tarihinden itibaren verilecek kararlarda 1.000,00 TL’ye çıkarılmıştır. Diğer bir deyişle 21.7.2004 tarihinden itibaren verilen kararların temyiz edilebilmesi için hüküm altına alınan miktarın 1.000,00-TL’yi geçmesi gerekir.
Öte yandan HUMK’na 5236 sayılı yasanın 19.maddesi ile eklenen Ek-4.maddeye göre ise “Görev, kesin hüküm, istinaf, temyiz, Yargıtay’da duruşma, senetle ispata ve sulh mahkemelerindeki taksim davalarında muhakeme usulünün belirlenmesine ilişkin maddelerdeki parasal sınırlar; her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on milyon lirayı (10,00-TL) aşmayan kısımları dikkate alınmaz.” 2011 yılında bu parasal sınır 1.540,00TL.olarak uygulanmıştır. 17.11.2011 Gün ve 28115 sayılı Resmi Gazetede ilan edilen Maliye Bakanlığı’na ait 410 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde, 2011 yılı için belirlenen yeniden değerlendirme oranı % 10,26 olarak öngörülmüştür. Buna göre, 2012 yılında mahkemelerce verilecek kararların temyiz edilebilmesi için, temyize konu dava değerinin 1.690,00. TL.’sini geçmesi gerekir.
Somut olayda, temyiz konusu işçilik alacağı dava değeri 652,56 TL ile hastane masrafı dava değeri 176,36 TL’dir
Bu durumda hüküm kesin nitelik taşıdığından 01/06/1990 gün ve 1989/3 E. 1990/4 K. Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı da göz önünde tutularak davalı işverenin temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
2-Davalı işverenin ve SGK’nun hizmet tespitine ilişkin temyizine gelince;
Davacı, davalı işyerinde geçen ve davalı Kurum’a bildirilmeyen 05/10/2009-20/05/2010 tarihleri arasındaki hizmetinin tespitini istemiştir.
Mahkemece hizmet tespiti talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır.
Çalışma olgusu her türlü delille ispat edilebilirse de çalışmanın konusu, niteliği, başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; 03/05/2010 tarihli E.G.ünvanlı davalı işyerinde işe girdiğine ilişkin işe giriş bildirgesinin Kurum kayıtlarına intikal ettiği, hizmet cetveli incelendiğinde davacı adına 03/05/2010-25/05/2010 tarihleri arasında 1094558 sicil no lu davalı işyeri tarafından toplam 23 gün hizmet bildiriminde bulunulduğu, sadece 2010 Mayıs ayına ilişkin ücret bordrosunun dosyaya sunulduğu, davacının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bölge Müdürlüğü’ne yapmış olduğu şikayet dilekçesinin 11/06/2010 tarihinde Kurum kayıtlarına intikal ettiği, Şişli-Feriköy İlçe Polis Merkezi’ne 19/02/2010 tarihli F.. I.. tarafından yapılan suç ihbarı neticesi yapılan araştırma neticesi olay mahallinde davacı Z.. D.. ‘a ait de parmak izinin bulunduğu hususunun 13/12/2010 tarih ve 38756 sayılı Polis Merkezi’ne ait yazı ile mahkemeye bildirilmiş olduğu, el ile yazılı olan 2009/10-11-12. ayları kapsayan maaş çizelgesinde davacının 05/10/2009 tarihinde işe başladığı bilgisinin yer aldığı, yargılama esnasında alınan bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğu ve davacı ile davalı tanıklarının dinlenmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda mahkemece çelişkili ve yetersiz tanık beyanlarının dikkate alınarak sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.
Yapılacak iş; dönem bordroları getirtilerek bordrolarda sigortalı kaydı yer alan çalışanlardan tespit edilecek bordro tanıklarını dinlemek, ayrıca bu tanıkların adresleri tespit edilemediği ya da beyanları ile yetinilmediği takdirde, davanın kamu düzenini ilgilendirdiği de dikkate alınarak araştırma genişletilip bu dönemlerde çalışması bulunan komşu işyeri işverenleri ve bu işverenler tarafından çalışmaları Kurum’a bildirilen kimseler ile benzer işi yapan işyerlerinin kayıtlara geçmiş çalışanları zabıta ve kurum kayıtları marifetiyle belirlenip beyanlarına başvurularak tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle çıkacak sonuca göre bir karar vermektir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: 1-İşçilik alacaklarına yönelik davalı işveren temyizinin kesinlik nedeni ile REDDİNE,
2- Hizmet tespitine yönelik davalılar temyizine gelince; hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden E.. G..’e iadesine, 05.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.