Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/8649 E. 2014/8847 K. 24.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8649
KARAR NO : 2014/8847
KARAR TARİHİ : 24.04.2014

MAHKEMESİ : Bakırköy 15. İş Mahkemesi
TARİHİ : 07/06/2011
NUMARASI : 2011/1182-2011/303

Davacı, davalı Kuruma yapmış olduğu doğum borçlanmasının geçerli olduğuna karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Davacı, 1988 yılında sigortalı olarak çalışmaya başladığı iş yerinden 1997 yılında ayrıldığını, 01/10/1997 tarihinde ilk çocuğu D. K.’ın ve 09/05/2001 tarihinde de ikinci çocuğu D. K.’ın doğduğunu, 5510 sayılı yasa ile getirilen doğum borçlanması hakkından faydalanmak için 17/01/2011 tarihinde B.Sosyal Gevenlik Merkez İl Müdürlüğüne başvuruda bulunduğunu ancak ilgili kurumun Bağkur hizmetinden sonra 1260 günlük SSK hizmeti olmadığından dosyasını işlemden kaldırıldığını beyan ettiğini belirterek doğum borçlanması yapma hakkının bulunduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının davasının kabulüne ve davacının doğum borçlanması işlemlerini yapabilmesine karar verilmiştir.
Dava hakkı hukuki yarar ile sınırlıdır. Davacının dava açma hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli değildir. Davacının mahkemeden hukuki korunma istemesinde korunmaya değer bir yararı olmalıdır. Hukuki yarar bir dava şartı olup, mahkeme dava şartlarını resen incelemekle görevlidir. Dava açılmasında korunmaya değer bir hukuki yarar yok ise, davanın bu yönden esasa girilmeden reddi gerekir.
Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığının, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Söileşme)’nin 6. maddesi ve 1982 Anayasası’nın 36. maddesinde düzenlenen “hak arama özgürlüğü” nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kölüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır.
Dava, davacının 5510 sayılı yasa kapsamında doğum borçlanması yapma hakkının bulunduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; dava aşamasında Kurumdan getirtilen bilgi ve belgeler arasında davacının doğum borçlanması talebine ilişkin bir belgenin bulunmadığı, davalı Kurum vekili tarafından temyiz dilekçesinin ekinde sunulan belgelerden davacının 04/10/2010 tarihinde doğum borçlanması talebinde bulunduğu, borçlanma kapsamında ödenmesi gereken bedelin davacıya 23/12/2010 tarihinde tebliğ edildiği, davacının bedeli dava tarihinden önce 06/01/2011 tarihinde ödediği, davacının talebinin Kurum tarafından kabul edildiği ve gerekli işlemlerin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın davacının kurumca kabul edilen doğum borçlanması hakkının tespitinde hukuki yararı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi yerine, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.