Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/8584 E. 2014/9322 K. 29.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8584
KARAR NO : 2014/9322
KARAR TARİHİ : 29.04.2014

MAHKEMESİ : Bodrum 1. Asliye Hukuk İş Mahkemesi
TARİHİ : 11/10/2012
NUMARASI : 2010/837-2012/1030

Davacı, 13/10/2006 tarihi itibariyle ölüm aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava, davacılar murisinin 01.09.2006 tarihindeki ölümünün iş kazası sonucu olduğunun tespiti ile 13.10.2006 tarihinden itibaren faiziyle ölüm geliri bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile 01/09/2006 tarihinde iş başında iken kalp krizi sonucu vefat eden M.T.’ın ölüm olayının iş kazası olduğunun tespitine, iş kazası ölüm yönünden aylık bağlanmasına ilişkin talebin kabulüne ve davalı kuruma yapılan 13/10/2006 tarihinden itibaren davacılara iş kazası ölüm yönünden aylık bağlanmasına ve bu tarih itibariyle aylıklara yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacı murisinin 25.02.2006 tarihli işe giriş bildirgesi ile B. E. Denizcilik Turizm Aş’de işe başladığı, murisin gemi adamı olduğu, olay günü Kos limanından Bodrum’a dönmek için ayrıldığı sıralarda kalp krizi geçirip vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası niteliğinde olup olmadığı, haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından hak sahiplerine bağlanan gelirin hükme en yakın tarihteki peşin sermaye değerinin hüküm tarihine en yakın tarihteki verilere göre belirlenen tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.
5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde İş kazasının 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5 nci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde iş kazasının öğrenildiği tarihten başlayacağı, Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık İş Müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabileceği, 5510 sayılı Yasa’nın 20 nci maddesinde ise iş kazasına bağlı nedenlerden dolayı ölen sigortalının hak sahiplerine gelir bağlanacağı bildirilmiştir.
Olayın iş kazası sayılması gerektiğinin tesbitine ilişkin davanın asıl amacı, 506 ve 5510 sayılı Yasa gereğince hak sahiplerine iş kazası sigorta kolundan gelir bağlanmasının teminine yöneliktir. Diğer yandan bir sosyal sigorta olayının iş kazası sayılıp sayılmaması işverenin dahi hak alanını ilgilendirir. Zira işveren kusurlu ve de olayda iş kazası ise, kurum bağladığı gelirin peşin değerini işverenden isteyebilecektir.
Dava konusu olan hukuki ilişki birden fazla kişi arasında ortak olup da, bu hukuki ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hallerde, dava arkadaşlığı maddi bakımdan zorunludur. Burada dava arkadaşları arasındaki hukuki ilişki son derece sıkı olup mahkeme, mecburi dava arkadaşlarının hepsi hakkında aynı ve bir tek karar verir.
İş kazasının tespiti istemine ilişkin dava sonucunda mahkemece verilecek hüküm gerek işverenin gerekse Sosyal Güvenlik Kurumu’nun hak alanını etkileyeceğinden işveren ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Davalılar arasında (pasif) mecburi dava arkadaşlığı bulunması halinde, davacı bütün davalılara karşı birlikte dava açmak zorundadır. Dava bütün mecburi dava arkadaşlarına karşı değil de bunlardan birine veya bir kaçına karşı açılmış ise bu halde, dava sıfat yokluğundan reddedilemez. Mahkemenin, davayı diğer mecburi dava arkadaşlarına da teşmil etmesi için davacıya bir süre vermesi, davacı bu süre içinde davayı diğer mecburi dava arkadaşlarına da teşmil ederse davaya devam etmesi gerekir. Davanın teşmili müessesesi uygulamada “dahili davalı” olarak nitelendirmekte olup, davayı teşmil eden davacının bu işlem için ayrı bir başvuru harcı ödemesi gerekir. Gerekli harç ödenmez ise mahkeme davacının davanın teşmili talebini inceleme konusu yapılamaz ve davanın teşmil edildiği kişi ihbar olunan üçünçü kişi olarak kabul edilir, aleyhine hüküm kurulamaz.
Somut olayda, S.. S.. müfettişi 27.03.2007 tarihli raporunda olayın iş kazası olmadığını belirtmiştir. Dava dilekçesinde husumet yalnızca davalı S.. S..’ya yöneltilerek, işveren davaya dahil edilmeden yargılamaya devam olunarak sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş; davacının Kurum’dan ölüm gelirini talep ettiği tarih de sorularak, davacıya davayı işveren B. E. Denizcilik Turizm Aş’ye yöntemince yöneltmesi için önel vermek ve işverenin göstereceği deliller toplandıktan sonra çıkacak sonuca göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 29/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.