Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/8530 E. 2014/9609 K. 30.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8530
KARAR NO : 2014/9609
KARAR TARİHİ : 30.04.2014

MAHKEMESİ : Adana 4. İş Mahkemesi
TARİHİ : 06/03/2013
NUMARASI : 2011/297-2013/103

Davacı, borçlanma bedelinin 02/02/1996 tarihindeki borçlanma tahakkuk ve ödeme miktarları üzerinden ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava 4056 sayılı Kanun ile 506 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 80.madde uyarınca yapılan borçlanma isteminin, 19.07.1977-31.12.1984 dönemi için başvuru tarihinde geçerli olan ücretler üzerinden kabulü gerektiğinin tespiti isteğine ilişkindir.
Mahkemece, dava kabul edilerek, davacının Adana 3. İş mahkemesinin 2008/128-713 esas-karar sayılı ilamıyla borçlanılabileceği kabul edilen 11.07.1978-31.12.1984 dönemi için 6 yıl, 5 ay, 20 günlük sürenin borçlanma bedelinin talep tarihi olan 02.02.1996 tarihindeki borçlanma tahakkuk ve değerleri üzerinden kabul edilmesi gerektiğinin tespitine, karar verilmiştir.
506 sayılı Kanun’a 4056 sayılı Kanun ile eklenen Geçici 80.madde de “borçlanmaları kabul edilen sanatçıların anılan Kanun’un 78.maddesine göre borç ödeme tarihindeki belirlenen asgari kazanç üzerinden malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerini bir defada kuruma ödemeleri şartıyla borçlanma belgesinde kayıtlı meslekleri ile ilgili çalışma sürelerinin tamamını veya bir bölümünü borçlanabilecekleri” öngörülmüştür. Borçlanma belgesinin verilmesi üzerine davacının, ilgili Bakanlıklar arasında yapılmış protokol kapsamındaki sanat dallarında, bir veya birkaç işveren nezdinde hizmet akdine dayalı olarak ve 506 sayılı Kanun’un 2,4 ve 6.maddesi kapsamında sigortalı niteliğini haiz biçimdeki çalışmasının fiili olup olmadığı; işyerinin varlığı, borçlanma belgesinde öngörülen uğraşı alanının içeriği, bundaki ehliyetinin dayanaklarının araştırılması, işyeri kayıtlarındaki işverenlerin tanık sıfatıyla dinlenmesi ve diğer tüm delillerin toplanması suretiyle araştırılıp saptanması, işverenin bulunmaması nedeniyle borçlanma belgesinin kanunda öngörülen kuruluş tarafından verilmesi halinde dayanağı belge ve delillerin celbi ile incelenmesi ve sonucuna göre işlem yapılması gerekmektedir. Bu çerçevede yapılacak araştırma görevi kuruma verilmiştir.
Somut olayda; davacı sigortalı 29.12.1995 tarihinde sanatçı borçlanması talebinde bulunduktan sonra Kurum tarafından 20.03.1996 tarihli yazı ile borçlanma belgesinin işveren veya mirasçılarının imza eksikliğinin tamamlanması gerekçesi ile iade edilmiş, 22.11.1996 tarihli yazı ile de yapılan tebligattan netice alınmadığından sanatçı borçlanması işlemden kaldırılmıştır. Davacı ise 29.02.2008 tarihinde borçlanma talebinin kabulü gerektiğinin tespitine dair Adana 3. İş Mahkemesinde açtığı davaya kadar borçlanma talebinin akıbetini Kurumdan takip etmemiştir. Davacı borçlanma talebinin işlemden kaldırılmasından yaklaşık 12 yıl sonra makul sürede dava açmayarak gecikmeye kendisi sebep olmuştur. Borçlanma işlemlerinin gecikmesine kusurlu eylemi sonucunda, Kurum sebebiyet vermiş olsaydı ödeme tarihindeki asgari kazanç miktarına değil, Kuruma tanınacak makul sürenin bitimi tarihindeki prime esas asgari kazanç miktarına itibar edilebilirdi. Bu nedenle borçlanma talebinin işlemden kaldırılmasına karşı makul sürede dava açmayıp borcun yükselmesine neden olan davacının bu kez borcun ilk müracaat tarihi olan 02.02.1996 tarihine göre hesaplanmasını istemesi kanunen himaye görecek bir durum olmayıp, tamamen davacıya ait kusurlu hareketin Kuruma yüklenmesi ise isabetsizdir. Kaldı ki davacının borçlandığı çalışma süresine ilişkin olarak ödemekle yükümlü bulunduğu malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin borç ödeme tarihindeki prime esas asgari günlük kazanç üzerinden hesaplanması Geçici 80.madde hükmü gereğidir.
Bu nedenlerle, mahkemece davanın reddi gerekirken açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.05.2002 tarih ve 2002/9-445 E. 2002/452 K, 12.03.2014 tarih 2013/21-626 E. 2014/286 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler vurgulanmıştır.
O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 30/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.