Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/7903 E. 2014/8831 K. 24.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7903
KARAR NO : 2014/8831
KARAR TARİHİ : 24.04.2014

MAHKEMESİ : Çorum 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 07/02/2013
NUMARASI : 2010/309-2013/79

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava, davacının davalı işyerinde 01.02.2004-04.08.2006, 22.03.2007-06.05.2007, 19.07.2008-20.08.2008 tarihleri arasında ve 2008 yılı 6. ayı ile 2008 yılı 7. ayınnda geçen ve Kurum’a bildirilmeyen çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının davasının kabulü ile, davacının eşi Ö.. C.. ‘ın davalılara ait olan .. sicil sayılı iş yerinde; 01/02/2004 – 04/08/2006 tarihleri arasında 904 gün, 22/03/2007-06/05/2007 tarihleri arasında 45 gün, 2008/Haziran ayında 14 gün olmak üzere kuruma bildirilen süreler dışında toplam 963 gün (2 yıl, 8 ay, 3 gün ) daha hizmet akdine bağlı olarak çalıştığının 506 sayılı yasanın 79. Maddesi gereğince tespitine karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile gidilmiştir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun Geçici 7. maddesinde yer alan “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20’nci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirilir.” hükmü uyarınca, davanın yasal dayanağı mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 3, 79 ve 108. maddeleridir.
506 sayılı Kanun’un 2’nci maddesine göre sigortalılık niteliği, hizmet akdinin kurulması ve 6’ncı madde gereğince çalışmaya başlanması ile edinilir. Aynı Kanun’un “Sigortalı Sayılmayanlar” başlıklı 3/II-B maddesinde; “Özel kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında, çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile bu Kanunun 35’inci maddesi hükümleri uygulanmaz.” hükmü öngörülmüştür.
Atıf yapılan ve dava konusu dönemde yürürlükte bulunan özel kanun olan 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nun 3. maddesi, çırağı; “çıraklık sözleşmesi esaslarına göre bir meslek alanında mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve iş alışkanlıklarını iş içerisinde geliştirilen kişi” olarak tanımlanmıştır.
Anılan Kanun’un “Çıraklık Şartları” başlıklı 10’uncu maddesine göre çırak olabilmek için,
a)14 yaşını doldurmuş, 19 yaşından gün almamış olmak. (Bu bentte yer alan “onüç yaşını” ibaresi, 16/8/1997 tarih ve 4306 sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle “ondört yaşını” olarak değiştirilmiştir.)
b)En az ilköğretim okulu mezunu olmak.
c)Bünyesi ve sağlık durumu gireceği mesleğin gerektirdiği işleri yapmaya uygun olmak gerekmektedir.
Ancak, 19 yaşından gün almış olanlardan daha önce çıraklık eğitiminden geçmemiş olanlar, yaşlarına ve eğitim seviyelerine uygun olarak düzenlenecek mesleki eğitim programlarına göre çıraklık eğitimine alınabilir. Kanun’un 13’ncü maddesi hükmüne göre ise; “Bu Kanunun uygulandığı yer ve meslek dallarında 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun çıraklık sözleşmesine dair hükümleri ile 18 yaşını doldurduktan sonra sözleşmesi devam eden çıraklar hakkında 1475 sayılı İş Kanunu’nun, İşçi Sağlığı ve Güvenliği başlıklı beşinci bölümünde yer alan hükümleri dışındaki hükümler uygulanmaz.”
Bu hükümler çerçevesinde taraflar arasındaki ilişkinin niteliği belirlenirken, başka bir ifade ile, davacının uyuşmazlığa konu dönemde çırak olup olmadığına karar verilirken, çalışma ilişkisine bakılmalıdır.
Gerçekten de çıraklık sözleşmesinde, akdi ilişkinin üstün niteliği çalışma olgusu değil, sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesidir. Ancak çırak, işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyecektir.
Sözü edilen öğrencilerin sigortalı sayılmamaları, “tatbiki mahiyetteki yapım ve üretim işleri” nin gördükleri öğrenimin doğal bir gereği olmasından ötürüdür. Bir başka anlatımla, bu işler -SSK anlamında sigortalı işçilerin gördükleri iş görünümünde bulunsalar bile- belirgin olarak öğrenim çevresine girmektedir. Bu bakımdan, bu gibi durumlarda, esasen bir hizmet akdinin varlığından söz edilemeyeceği için sigortalılık niteliği edinme hali de söz konusu değildir (Mustafa Çenberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi; Ankara, 1977 Baskı, s;130).
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, 28/01/2004 varide tarihli işe giriş bildirgesi ile davacının eşinin 01/02/2004 tarihinde 29082 sicil numaralı Ş. Ö. Fatih T. Ç. Eğitim Merkezinde çalışmaya başladığının Kuruma bildirildiği, davacının eşinin davalılara ait .. sicil numaralı işyerinde 07/05/2007 tarihinde çalışmaya başladığına dair işe giriş bildirgesinin Kuruma internet üzerinden verildiği, davacının eşinin 05/08/2006-21/03/2007 tarihleri arasında dava dışı 1012297 sicil numaralı işyerinden, 07/05/2007-18/07/2008 tarihleri arasında davalılara ait .. sicil numaralı işyerinden hizmet bildiriminin yapıldığı, bu bildirimlerin 2008/6. ayda 16 gün, 2008/7. ayda 5 gün, diğer aylarda 30 gün üzerinden yapıldığı, davalı işyerine ait bir kısım dönem bordrolarının bulunduğu, ücret bordrolarının olmadığı, tanık beyanlarının alındığı, davalı işyerinin 03/03/2004 tarihinde kanun kapsamına alındığı, davalı işverenlerin vergi kaydının 10/01/2004 tarihinde başladığı, davacının eşinin 26/08/2008-26/11/2009 tarihleri arasında askerlik yaptığı, 01/01/1988 doğumlu olup 21/04/2010 tarihinde vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu somut olayda, 01/01/1988 doğumlu olan davacının eşinin mahkemece sigortalı kabul edilen 01/02/2004 tarihinde 18 yaşından küçük olduğu ve 01/02/2004 tarihinde .. sicil numaralı Ş. Ö. F. T. Çıraklık Eğitim Merkezinde çalışmaya başladığına dair işe giriş bildirgesinin Kuruma verildiği anlaşıldığından davacının eşinin çırak olarak çalışıp çalışmadığına dair araştırma yapılıp sigortalı olarak çalıştığı süreler tam olarak tespit edilmeden eksik inceleme ve araştırma ile sonuca gidilmesi doğru olmamıştır.
Yapılacak iş, davacının eşinin davalı işyerinde çırak olarak çalışıp çalışmadığını araştırmak, davacının eşi ile davalı işveren arasında çıraklık sözleşmesi bulunup bulunmadığını belirlemek, eğer yapılmış ise çıraklık sözleşmesini getirtmek, daha önceden dinlenen bordro tanıklarını yeniden dinleyerek davacının eşinin dava konusu edilen dönemde davalı işyerinde yaptığı işin niteliğini tespit etmek, davacının eşinin çırak olarak çalıştırılması söz konusu ise işyerinde üretimle ilgili çalışmalara ne zaman katılmaya başladığını araştırıp buna göre sigortalı olarak çalışmaya başladığı süreleri belirlemek ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Kabule göre de; 506 sayılı yasanın 60/G hükmünün göz önünde bulundurulmaması hatalı olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.