Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/7436 E. 2014/10739 K. 13.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7436
KARAR NO : 2014/10739
KARAR TARİHİ : 13.05.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 26/12/2012
NUMARASI : 2007/111-2012/1191

Davacı, 20/02/2006 tarihinden itibaren malülen emekliliğe hak kazandığına biriken aylıkların ve manevi tazminatın faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davacıların tüm, davalı Kurum’un ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava; davacının 20.02.2006 tarihinden itibaren malulen emekliliğinin tespitine, kesilen malullük aylıklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesine, uğramış olduğu zararların karşılanması için 5.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın tahsi istemine ilişkindir.
Yargılama sırasında davacı vefat etmiş, yargılamaya mirasçıları devam etmiştir.
Mahkemece, davacının 20.02.2006 tarihinden itibaren malülen emekli edilmesi gerektiğinin tespitine, 9.607,26 TL aylık alacaklarının ödenmesi gereken aylardan itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacının murislerine verilmesine, 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacının murislerine verilmesine, maddi tazminat ispatlanamadığından reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davalı Kurum Tedavi Hizmetleri ve Maluliyet Daire Başkanlığı’nın 18.05.2004 tarihli kararında; davacının çalışma gücünün 2/3’ünü kaybettiği, muhtaç durumda olmadığı, 17.02.2006 tarihinde kontrol muayenesi gerektiğinin bildirildiği, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 27.02.2006 tarihli raporunda; davacının pankreas kanseri nedeni ile izlemede olduğunun belirtildiği, davalı Kurum tarafından tekrar rapor istenildiği, 15.05.2006 tarihli raporda da başkaca bir durum bildirilmediğinden davalı Kurum’un 23.06.2006 tarihli kararı ile davacının çalışma gücünün 2/3’ünü kaybetmediğinin bildirildiği, davacı tarafından bu karara 17.07.2006 tarihinde itiraz edildiği, Yüksek Sağlık Kurulu’nun 15.09.2006 tarihli kararı ile; tüzüğe göre davacının çalışma gücünün 2/3’ünü kaybetmediğinin bildirildiği, 11.12.2006 tarihinde yine Okmeydanı Hastanesi’nden rapor alındığı; davacının pankreas başında kanser olduğunun belirtildiği, davacının 29.11.2006 tarihinde maluliyet aylığı talebinde bulunduğu, 26.02.2007 tarihli raporda da yine pankreas-kanseri tanısı konulduğu, davalı Kurum’un 21.03.2007 tarihli kararı ile yine davacının talebini reddettiği, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu’nun 11.02.2009 tarihli raporunda; davacı bizzat muayene edilemediğinden maluliyet oranı hakkında görüş bildirilemeyeceğinin belirtildiği, mahkeme; davacının 23.07.2007 tarihinde vefat ettiğini bildirerek Adli Tıp Kurumu’ndan yeniden rapor istenildiği, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu’nun 11.11.2009 tarihli raporunda; davacının tüzük hükümlerine göre 10.11.2006 tarihinde beden çalışma gücünün en az 2/3’ünü kaybetmiş sayılacağının bildirildiği, raporlar arasındaki çelişki nedeni ile dosyanın Adli Tıp Genel Kurulu’na gönderildiği, Adli Tıp Genel Kurulu’nun 26.05.2011 tarihli kararı ile; davacının ameliyat olmak için hastaneye yattığı 03.09.2003 tarihinde tüzüğe göre beden çalışma gücünün en az 2/3’ünü kaybetmiş sayılacağının bildirildiği, bilirkişiler tarafından; davacının, 20.02.2006 – 23.07.2007 tarihleri arasında alamadığı aylıklar nedeni ile 9.607,26 TL alacağının olduğunun, ayrıca davacının tedavisinin oğlu üzerinden devam etmesi ve tedavi masrafları ile ilgili belge sunulmadığından davacının maluliyet aylığı dışında maddi zararının bulunmadığının bildirildiği anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanunu’nun 49. maddesine göre; şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir. Davalı Kurum’un, maluliyet aylığının bağlanma tarihine yönelik işlemleri nedeniyle sigortalının üzüntü ve maddi sıkıntı yaşadığı anlaşılsa dahi kural olarak bu nitelikteki Kurum hatasının sigortalının şahsiyet hakkını hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrattığı söylenemeyeceğinden bu hallerde manevi tazminata hükmedilemez.
Somut olayda ise davalı Kurum işlemi nedeni ile manevi tazminata hükmedilemeyeceği göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 13.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.