YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/721
KARAR NO : 2014/4720
KARAR TARİHİ : 13.03.2014
MAHKEMESİ : Eskişehir 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 27/11/2012
NUMARASI : 2011/1145-2012/906
Davacı, 01/09/2003 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespitiyle davalı Kuruma fazla ödenen miktarın faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, asıl davanın kısmen kabulüne birleşen davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
KARAR
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davacının tüm, davalı Kurumun diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı, 1.9.2003 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespiti ile Kuruma fazladan ödediği toplam 12.586,06 TL nin yasal faizi ile tahsilini istemiştir.
Mahkemece uyulan bozma ilamı sonrasında davanın kısmen kabulü ile; 2.426,44-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, karar verilmiş ise de varılan bu sonuç yerinde değildir.
Gerçekten, mahkemece uyulmasına karar verilen Dairemize ait 11.04.2011 gün ve 2010/14263 Esas ve 2011/3340 Karar sayılı bozma ilamı ile şu gerekçeyle bozulmuştur: “… Davacının, 20.12.1977-15.6.2000 tarihleri arasında sigortalı olduğu tartışmasız olup, davacının da 2003 yılında yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasadan yararlanarak prim borçlarını yapılandırmak istediği ve Kurumca da yapılandırma talebinin kabul edildiği ortadadır. Bu halde ise, davacı hakkında, 4956 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmasının zorunlu olduğu talep tarihinde yürürlükte olmayan 619 sayılı KHK hükümlerinin davacıya uygulanamayacağı açık yasa hükmüdür. Hal böyle olunca hükme esas alınan bilirkişi görüşünün yerinde olmadığı, bu rapora dayalı olarak varılan sonucun doğru olmadığı ortadadır.
Yapılacak iş; davacıya 2003 yılında 4956 sayılı Yasa gereğince yapılan yapılandırma sözleşmesi ile tebliğ edilen borç miktarının hangi sürelere ilişkin olduğu, davacının bu borcunu yapılandırma sözleşme şartları içerisinde ödeyip ödemediği, yapılandırma sözleşmesine uyulup uyulmadığı, kısaca, davacının 20.12.1977-15.6.2000 tarihleri arasında kalan sigortalılık süresine ilişkin prim borcunu 2003 yılındaki 4956 sayılı Yasa kapsamında yaptığı yapılandırma sözleşmesi ile ödeyip ödemediği, 2007 yılında yapılan ödemenin fazla ödeme olup olmadığı hususu Kurumdan açıkca yazılacak yazı ile sorulduktan sonra gerektiğinde prim hesabı konusunda uzman başka bir bilirkişiden rapor da alınarak çıkacak sonuca göre bir karar vermektir.”
Anılan bozma ilamına uyulmasına karar veren mahkemece, 04/07/2012 havale tarihli bilirkişi raporunda yapılan prim hesabı dikkate alınarak, davanın kısmen kabulü ile; 2.426,44-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir. Oysa SGK’nun 12.10.2011 tarihli cevabi yazısında, davacının 1479 Sayılı Yasaya tabi olarak 20.12.1977 tarihinde başlayan ve 15.06.2000 tarihinde sona eren sigortalılık sürelerine ait olan borcunu kısmen ödediği, SGK ile yaptığı 26.08.2003 tarihli sözleşmeye uymayıp prim borcunu yapılandırma süresi içerisinde düzgün ve tam olarak ödemediğinin tespit edildiği, 01.09.2007’de bağlanan yaşlılık aylığına esas prim borcuna karşılık olarak 16.08.2007 tarihinde 7.805,20 TL ödediği, bu tutarın 20.12.1977-15.06.2000 tarihleri arasında sigortalılık süresine ait olan prim borcu için alınmış olduğu ve 2007 yılı ödemesinden doğan fazlalığın ise 0,03 kuruş olduğu bildirilmiştir. Bu durumda davacının, 2007 yılı ödemesinden dolayı davalı Kurumdan alacaklı olduğu tutarın 0,03 kuruş olduğu dikkate alınarak hüküm kurulması gerekirken, mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, fazla alınan temyiz harcının temyiz eden taraflardan davacıya iadesine 13/03/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.