YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/6935
KARAR NO : 2014/7212
KARAR TARİHİ : 08.04.2014
MAHKEMESİ : İstanbul 8. İş Mahkemesi
TARİHİ : 06/12/2012
NUMARASI : 2011/472-2012/1029
Davacı, emekli aylığının iptaline ilişkin Kurum işleminin iptaline, aylığının kesildiği tarihten itibaren tekrar ödenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Davacı, bağlanan yaşlılık aylığının, 1479 ve 506 sayılı Yasalar kapsamındaki sigortalılıklarının çakıştığından bahisle davalı Kurum tarafından iptal edildiğini ve kendisine yersiz ödeme çıkarıldığını beyan ederek; aylığının kesilmesi işleminin iptalini, aylıkların geri istenilmesinin yersiz olduğunun tespitini ve kesilen aylıkların aynen devamına karar verilmesini, mahkeme aksi kanatte ise iyiniyetli olması nedeni ile Kurum talebinin yersiz olduğuna karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davanın reddinine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının davalı Kurum tarafından ilk olarak 01.04.1980 tarihi itibari ile 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olarak tescil edildiği, davacının 11.08.2008 tarihli tahsis talebine istinaden davacıya 01.09.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı, davacıya aylık bağlandıktan sonra davacının 24.11.2008 tarihli dilekçeyle SSK ve Bağ-Kur’lu olarak çakışan sürelerle ilgili primlerinin SSK’dan iadesini talep ettiği, bunun üzerine davalı Kurum tarafından; davacının SSK’lı çalışmaları ile Bağ-Kur sigortalılığının çakıştığı bildirilerek 9.248 gün olan Bağ-Kur süresinin 5.639 güne indirildiği, 1.230 günlük SSK hizmeti ile toplansa bile toplam hizmetinin 6.869 gün olduğunun ve aylığa hak kazanmadığının, bağlanan aylığın iptal edildiğinin, yersiz ödeme çıkarıldığının bildirildiği, davacının davalı Kurum tarafından ilk olarak 01.04.1980 – 30.06.1982 ve 22.03.1985 – 11.08.2008 tarihleri arasında 25 yıl, 7 ay, 18 gün 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı kabule edildiği, davacının 31.03.1980 – 30.06.1982 tarihleri arasında vergi kaydı, 01.04.1980 – 21.07.2008 tarihleri arasında da oda kaydı bulunduğu, sicil kaydı bulunmadığı, ayrıca; 01.12.1980 – 28.02.1981 tarihleri arasında ( 90 gün ), 01.01.1987 – 31.07.1987 tarihleri arasında ( 190 gün ), 10.03.1988 – 31.03.1988 tarihleri arasında ( 20 gün ), 01.02.1992 – 29.02.1992 tarihleri arasında ( 30 gün ), 21.10.1994 – 04.01.1995 tarihleri arasında ( 75 gün ), 20.01.1997 – 01.03.1997 tarihleri arasında ( 41 gün ), 23.02.1998 – 15.10.1998 tarihleri arasında ( 231 gün ), 16.11.1999 – 30.11.1999 tarihleri arasında ( 15 gün ), 15.12.1999 – 30.12.1999 tarihleri arasında ( 16 gün ), 11.05.2000 – 20.06.2000 tarihleri arasında ( 40 gün ), 08.07.2000 – 30.07.2000 tarihleri arasında ( 23 gün ), 15.08.2000 – 25.12.2000 tarihleri arasında ( 131 gün ), 02.08.2004 – 15.10.2005 tarihleri arasında ( 395 ) gün, 09.05.2007 – 09.05.2007 tarihleri arasında ( 1 gün ) ve 09.10.2007 – 31.10.2007 tarihleri arasında ( 23 gün ) 506 sayılı Yasa kapsamında çalışması bulunduğu anlaşılmaktadır.
Gerek 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nda ve gerekse 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu’nda, “çakışan sigortalılık sorunu” hakkında, birbirlerine paralel düzenlemeler yer almaktadır. Her iki Yasa’da; bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp sigortalının önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışmıştır. Yasal sistemimize göre bir kimsenin Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamına girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması gerekir. 506 sayılı Yasa’nın 3. maddesinin I. (F) bendinde “Kanunla kurulu emekli asandıklarına aidat ödemekte olanların”, (K) bendinde ise, “Herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların” sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu’nun 24. maddesinin I. ve II. fıkralarında da “Bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında, başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması” koşulu getirilmiştir. Bütün açıklamalardan anlaşılacağı üzere; sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığa geçerlilik tanınmaktadır. ( 03.10.2001 gün ve 2001/21-627 esas, 2001/659 karar sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ).
Öte yandan 1479 sayılı Yasa’nın “Sigortalılığın başlangıç ve bitiş tarihi” başlıklı 25. maddesinin son fıkrası, 20.06.1987 tarih ve 3396 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önce “Bu Kanun’a göre sigortalı sayılanlardan; bu sigortalılıklarının devamı süresince, aynı zamanda hizmet akti ile çalışanların Bağ-Kur sigortalılıkları devam eder. Bunlar kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulu diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına girmezler” hükmünü içermekte ise de; 20.06.1987 tarih ve 3396 sayılı Yasa ile 25. maddenin son fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve (g) bendi olarak; “Gelir vergisinden muaf olan, ancak esnaf ve sanatkarlar sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşlarındaki kayıtlara istinaden Bağ-Kur sigortalısı olanlardan bu sigortalılıklarının devamı sırasında, hizmet akdi ile çalışanların çalışmaya başladığı tarihten bir gün önce sigortalılıkları sona erer.” düzenlemesi getirilmiştir.
Yukarıda bahsedilen yasal düzenlemeler gereğince somut olayda; davacı, “önceden gelen sigortalılık” nedeni ile 01.04.1980 – 30.06.1982 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalıdır. Ancak, davacının 30.06.1982 tarihinde vergi kaydının bitmesi nedeni ile 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığı, 01.04.1980 tarihinde başlayan oda kaydı gereğince devam etmektedir. Bu durumda, davacının 22.03.1985 tarihinden sonraki 1479 ve 506 sayılı Yasa’lar kapsamındaki sigortalılığının 1479 sayılı Yasa’nın 25. maddesine göre değerlendirilmesi gerekmektedir.
Mahkemece yapılacak iş; bu açıklamalar ışığında davacının, 22.03.1985 – 11.08.2008 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa’ya tabi primleri ödenmiş süreler dışında 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olacağı ve 2829 sayılı Yasa’nın 8. maddesi gereğince davacının son 7 yıldaki hizmetleri de göz önünde bulundurularak, davacının 1479 ve 506 sayılı Yasa’lar kapsamındaki sigortalılıklarını yeniden belirleyerek varılacak sonuca göre hüküm kurmaktan ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 08/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.