Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/5738 E. 2014/5807 K. 25.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5738
KARAR NO : 2014/5807
KARAR TARİHİ : 25.03.2014

MAHKEMESİ : Cihanbeyli Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
TARİHİ : 14/02/2013
NUMARASI : 2011/345-2013/85

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının 01.05.1997 – 30.06.2011 tarihleri arasında davalı işverene ait iş yerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile hükümde yazılı şekilde karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile gidilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 35215 sicil numaralı davalı işyerinin 01.08.1979 tarihinde 506 sayılı Kanun kapsamına alındığı, davalı işverence davacı adına bu işyerinden 19.01.2001, 27.10.2007 ve 09.06.2009 tarihlerinde işe giriş bildirgesinin verildiği ve 01.01.2002 – 1.11.2003, 24.9.2005 – 1.6.2007, 27.10.2007 – 30.12.2008, 9.6.2009 – 30.06.2006 tarihleri arasındaki çalışmalarının bildirildiği, 27.09.1983 doğumlu olan davacının 03.12.2003 – 03.03.2005 tarihleri arasında askerlik yaptığı görülmüştür.
Uyuşmazlık; davada hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
Çalıştırılanlar, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 3. maddesinde belirtilen istisnalardan olmamak kaydıyla, 2. maddede öngörülen koşulların varlığı halinde kendiliğinden sigortalı sayılırlar.
Sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümlerinin sigortalının işe alındığı tarihten başlayacağına ilişkin norm, sigortalının kayıt altına alınabilmesi ile sonuç doğurur.
Bildirimsiz geçen çalışmaların tespitine ilişkin dava koşulları 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79/10. maddesinde tanımlanmıştır. Bunlar; 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılma, yönetmelikte tespit edilen belgelerinin Kuruma verilmemiş ya da çalışmaların Kurumca saptanamamış olması ile anılan davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmış olması şeklinde sıralanabilir.
Sigortalı, bildirimsiz kalan çalışmalarının tespitini hak düşürücü sürenin işlemeye başladığı, hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren beş yıl (20.6.1987 tarihinde on yıla çıkarılmıştı. Ancak 1.6.1994 tarihinde tekrar beş yıla indirildi.) içerisinde isteyebilir. Hak düşürücü süre, bildirimsiz kalan çalışmalar yönünden öngörülmüştür.
İşverenin, sigortalılara ilişkin hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanunun 79/1.maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde, işverence Kuruma verilecek belgeler; işe giriş bildirgesi, aylık sigorta primleri bildirgesi, dönem bordrosu vd. şeklinde sıralanmıştır. Bu belgelerden birisinin dahi Kuruma verilmiş olması veya Kurumca, fiilen ya da kayden sigortalı çalışma olgusunun tespiti halinde hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir.
Kesintili çalışmanın varlığı halinde ise, kesintinin öncesi ve sonrasında oluşacak her çalışma devresi için dava koşullarının varlığı yukarıda belirtilen olgular dikkate alınarak belirlenecektir.
Somut olaya bakıldığında; davalı işveren tarafından 35215 sicil numaralı işyerinden davacı adına 19.01.2001, 27.10.2007 ve 09.06.2009 tarihlerinde işe giriş bildirgelerinin verildiği ve 01.01.2002 – 1.11.2003, 24.9.2005 – 1.6.2007, 27.10.2007 – 30.12.2008, 9.6.2009 – 30.06.2006 tarihleri arasındaki çalışmalarının bildirildiği ve Kurum kayıtlarına geçtiği; sigorta belgelerinden görülmektedir. Kuruma bildirilmeyen, süreler yönünden verilen işe giriş bildirgeleri ile bildirilen çalışmaların hak düşürücü süreyi keseceğinden, hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemez. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.02.2003 gün ve 2003/21-44-98; 23.06.2004 gün ve 2004/21-369-371 ve 27.02.2008 gün ve 2008/21-163-207, 18.06.2008 gün ve 2008/21-429-437, 14.11.2012 gün ve 2012/21-735-795 sayılı Kararlarında da bu hususlara değinilmiştir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgulara aykırı biçimde, işin esasına girilmek yerine, eksik inceleme ve araştırma ile hak düşürücü sürenin geçtiği kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Yapılacak iş, davacının çalışmalarının askerlik haricinde kesintisiz olduğu, askerlik gibi zorunlu kesinti hallerinde hakdüşürücü sürenin işlemeyeceğini gözönünde tutarak, 27.09.1983 doğumlu olan davacının, öğrencilik yaptığı zamanı araştırmak, ondan sonra davalı işyerinde işe başladığı tarihi tespit etmek, çıraklık sözleşmesi ile çalışılan sürelerin, kısa vadeli sigorta kollarına tabi olduğu, çırakların 506 sayılı yasanın 3-II/B maddesi uyarınca, uzun süreli sigorta kolları ile malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları hükümlerine tabi olmayacaklarını gözönünde bulundurarak davacının davalı işyerindeki çalışmalarından çırak olarak geçen çalışma olup olmadığını tespit etmek, imzalı ücret bordrolarındaki imzaların davacıya ait olup olmadığını sormak, eğer davacı tarafından imza inkârında bulunulursa eksik bildirimin olduğu dönemlere ilişkin ücret bordrolarındaki imzaların davacının eli ürünü olup olmadığını araştırmak, imzalar davacının eli ürünü ise bordrolardaki süre kadar, aksi halde yapılacak araştırma sonucu tespit edilen duruma göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı ile davalılardan İ.. L..’ne iadesine, 25/03/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.