Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/5664 E. 2014/5799 K. 25.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5664
KARAR NO : 2014/5799
KARAR TARİHİ : 25.03.2014

MAHKEMESİ : Ankara 18. İş Mahkemesi
TARİHİ : 29/01/2013
NUMARASI : 2012/148-2013/18

Davacı, murisi geçirdiği kazanın iş kazası olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava; davacı murisinin 28.04.2010 tarihinde maruz kaldığı olayın iş kazası olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile; davacı murisinin 28.04.2010 tarihinde işyerine ait araçla seyrettiği esnada geçirdiği kalp krizi sonucu meydana gelen ölüm olayının, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 13. maddesinin A fıkrasının b ve c bendine göre iş kazası sayılması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Somut olayda; davacının 28.04.2010 tarihinde maruz kaldığı olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edilmediği, bu nedenle davacının bu olayın iş kazası olduğunun tespiti amacıyla 08.02.2012 tarihinde dava açtığı, Mahkemece yapılan yargılama esnasında bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiği, 21.12.2012 tarihli oturumda bilirkişi raporu hazırlanması için bilirkişiye teslim edilen dosyanın bilirkişiden dönmediğinin anlaşılması nedeniyle duruşmanın 07.03.2013 tarihine ertelendiği, bu ara kararının hazır olan taraf vekillerine tefhim edildiği, bilirkişi raporunun 25.12.2012 tarihinde Mahkemeye ibraz edildiği, raporun taraf vekillerine tebliğ edildiği, davacı vekilinin talebi üzerine Mahkemece daha önce kararlaştırılan 07.03.2013 tarihli duruşma günü beklenmeksizin 29.01.2013 tarihinde davacı vekili ve davalılardan S.. K.. Başkanlığı vekilinin katılımı ile davalı işveren vekilinin yokluğunda duruşma yapıldığı ve hüküm kurulduğu görülmüştür.
Savunma hakkı Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alındığı gibi, karar tarihinde yürürlükte bulunan HMK’nın 27. maddesinde de hüküm altına alınmıştır. Yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı, hukuki dinlenilme hakkını teminat altına almıştır.
HMK’nın 27. maddesine göre, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, başka bir anlatımla, davalıya savunma hakkını kullanma olanağı verilmeden hüküm kurulamaz. Hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Zira insan onurunun yargılamadaki zorunlu bir sonucu olarak, yargılama süjelerinin yargılamada şeklen yer almaları dışında, tam olarak bilgi sahibi olmaları, kendilerini ilgilendiren yargılama konusunda açıklama ve ispat haklarını tam ve eşit olarak kullanmaları ve yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermesi gereklidir.
Dava konusu olayda; davalı işveren vekiline tebliğ edilen bilirkişi raporuna karşı savunması alınmadan, bildirilen duruşma gününden önce, davalı işveren vekilinin yokluğunda karar verilmiş olması hukuki dinlenilme hakkı ile adil yargılanma hakkını ihlal eder niteliktedir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan H.. Ş..’ne iadesine, 25.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.