Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/5605 E. 2014/5373 K. 20.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5605
KARAR NO : 2014/5373
KARAR TARİHİ : 20.03.2014

MAHKEMESİ : İzmir 5. İş Mahkemesi
TARİHİ : 04/02/2013
NUMARASI : 2011/160-2013/30

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 01/03/1994-30/11/2008 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davacının tüm temyiz itirazlarının reddine, davalı Kurumun ve davalı işverenin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava,davacının davalıya ait çiftlikte 1.3.1994 ile 30.11.2008 tarihleri arasında bekçi olarak geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmaların tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece; davacının davalıya ait çiftlikte 5.9.1994 ile 30.11.2008 tarihleri arasında 4958 gün çalıştığına karar verilmiş ise de, bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davalıya ait 1397560 s.s. numarası ile çiftlik mahiyetindeki işyerinin 1.12.2010 tarihinde kanun kapsamına alındığı, davacının 506 sayılı yasa kapsamında tescilinin bulunmadığı, davalının dava konusu çiftliği 5.9.1994 tarihinde satın aldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, davacı ile davalı arasındaki ilişkinin hizmet akti olup olmadığı, hizmet akdi var ise somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Olayda sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesi için sigortalılık niteliğini edinmenin koşulları üzerinde durulmalıdır. Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için aradaki iş ilişkisi kural olarak hizmet aktine dayanmalı, hizmet aktinin çalıştırana yüklendiği edim işverene ait işyerinde görülmelidir.
Uyuşmazlığın çözümü için davacı ile davalı arasındaki ilişkinin hizmet aktine dayanıp dayanmadığının tartışılması gerekmektedir. Baskın olan bilimsel ve yargısal görüşlere göre “zaman” ve “bağımlılık” unsurları hizmet aktinin ayırıcı ve belirleyici özellikleridir. Çalışan kişi Borçlar Kanunu’nun 313. maddesinde öngörülen çerçeve içinde “zaman” ve “bağımlılık” unsurlarını gerçekleştirecek biçimde çalışmaktaysa aradaki çalışma ilişkisi hizmet aktine dayanıyor demektir. Bilindiği gibi zaman unsuru çalışanın iş gücünü belirli yada belirli olmayan bir süre içinde işverenin buyruğunda bulundurmasını kapsar. Hiç kuşkusuz çalışan bu süre içinde işveren veya vekilinin buyruğu ve gözetimi altında (bağımlı olarak) edimini yerine getirecektir.
Burada sözkonusu olan bağımlılık ise her an ve durumda çalışanı denetleme ve buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında çalışma olanağı, bulamayacağı nitelikte bir bağımlılıktır.
Öte yandan davanın yasal dayanağını oluşturan; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa’sının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. 506 sayılı Yasa’nın 79/10. maddesinde bu tür hizmet tespit davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge veya yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması salt, bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması koşuluyla, bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken komşu işyerleri kayıtlı çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kim diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayda;davacının bahçe içerisinde bulunan evde ikamet ettiği belirlenmesine rağmen bahçe içerisinde bulunan evde oturma amacının yeterince araştırılmadan sonuca gidilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş; mahallinde keşif yapılarak davacının çalıştığını iddia ettiği çiftliğin niteliğini belirlemek, davacıya tahsis edilen konutun çiftlik sahibinin kendisi için yaptığı bir konut mu yoksa bahçenin büyüklüğü nedeni ile işçilerin barınmasını sağlamak amacı ile yapılmış bir konut olup olmadığının araştırılması, davalı işvereni ait çalışmanın geçtiği konutun su ve elektrik aboneliklerini araştırmak, konutun bağlı olduğu muhtarlıktan davacının ikametgah kayıtların istemek ve talep edilen dönemler içerisinde gerçekleşen seçimler için nerede oy kullandıklarını seçim kurulundan sormak ve davacının eşine ait olduğu iddia edilen Ahmet G..ile Paşa Ç.. arasında görülen hizmet tespiti dosyasını dosya arasına almak ve davacı ile davalı işveren arasında hizmet akdinin unsurlarının oluşup oluşmadığının ,hizmet akdinin unsurları oluşuyor ise çalışma süresini belirleyerek davacının talebi ile ilgili karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmadan eksik araştırmaya dayalı yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının tüm temyiz itirazlarının reddiyle, davalı Kurumun ve davalı işverenin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde G.. Ç..’ye iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz