Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/5508 E. 2014/4321 K. 10.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5508
KARAR NO : 2014/4321
KARAR TARİHİ : 10.03.2014

MAHKEMESİ : Afyonkarahisar İş Mahkemesi
TARİHİ : 13/02/2013
NUMARASI : 2012/264-2013/112

Davacı, 01/06/1980 tarihinin sigortalılık başlangıcı olarak tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalı Kurum’un aşağıdaki bendin kapsamı dışında diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 01/06/1980 tarihi olarak tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulü ile davacının; 13938 sicil numaralı işyeri tarafından davalı Kurum’a sunulan işe başlangıç bildirgesi ve fiili çalışması nedeni ile sigortalılık başlangıç tarihinin 01/06/1980 olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, davacının sigortalılık başlangıcının tespitini talep ettiği tarihte çırak olarak çalışıp çalışmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun Geçici 7. maddesinde yer alan “Bu Kanun’un yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanun’la mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un geçici 20’nci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirilir.” hükmü uyarınca, davanın yasal dayanağı mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 3, 79 ve 108. maddeleridir.
506 sayılı Kanun’un 2’nci maddesine göre sigortalılık niteliği, hizmet akdinin kurulması ve 6’ncı madde gereğince çalışmaya başlanması ile edinilir. Aynı Kanun’un “Sigortalı Sayılmayanlar” başlıklı 3/II-B maddesinde; “Özel kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında, çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile bu Kanun’un 35’inci maddesi hükümleri uygulanmaz.” hükmü öngörülmüştür.
Atıf yapılan ve dava konusu dönemde yürürlükte bulunan özel kanun olan 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nun 3. maddesi, çırağı; “çıraklık sözleşmesi esaslarına göre bir meslek alanında mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve iş alışkanlıklarını iş içerisinde geliştirilen kişi” olarak tanımlanmıştır.
Anılan Kanun’un “Çıraklık Şartları” başlıklı 10’uncu maddesine göre çırak olabilmek için,
a)14 yaşını doldurmuş, 19 yaşından gün almamış olmak. (Bu bentte yer alan “onüç yaşını” ibaresi, 16/8/1997 tarih ve 4306 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle “ondört yaşını” olarak değiştirilmiştir.)
b)En az ilköğretim okulu mezunu olmak.
c)Bünyesi ve sağlık durumu gireceği mesleğin gerektirdiği işleri yapmaya uygun olmak gerekmektedir.
Ancak, 19 yaşından gün almış olanlardan daha önce çıraklık eğitiminden geçmemiş olanlar, yaşlarına ve eğitim seviyelerine uygun olarak düzenlenecek mesleki eğitim programlarına göre çıraklık eğitimine alınabilir. Kanun’un 13’ncü maddesi hükmüne göre ise; “Bu Kanun’un uygulandığı yer ve meslek dallarında 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun çıraklık sözleşmesine dair hükümleri ile 18 yaşını doldurduktan sonra sözleşmesi devam eden çıraklar hakkında 1475 sayılı İş Kanunu’nun, İşçi Sağlığı ve Güvenliği başlıklı beşinci bölümünde yer alan hükümleri dışındaki hükümler uygulanmaz.”
Bu hükümler çerçevesinde taraflar arasındaki ilişkinin niteliği belirlenirken, başka bir ifade ile, davacının uyuşmazlığa konu dönemde çırak olup olmadığına karar verilirken, çalışma ilişkisine bakılmalıdır.
Gerçekten de çıraklık sözleşmesinde, akdi ilişkinin üstün niteliği çalışma olgusu değil, sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesidir. Ancak çırak, işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyecektir.
Sözü edilen öğrencilerin sigortalı sayılmamaları, “tatbiki mahiyetteki yapım ve üretim işleri” nin gördükleri öğrenimin doğal bir gereği olmasından ötürüdür. Bir başka anlatımla, bu işler -SSK anlamında sigortalı işçilerin gördükleri iş görünümünde bulunsalar bile- belirgin olarak öğrenim çevresine girmektedir. Bu bakımdan, bu gibi durumlarda, esasen bir hizmet akdinin varlığından söz edilemeyeceği için sigortalılık niteliği edinme hali de söz konusu değildir (Mustafa Çenberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi; Ankara, 1977 Baskı, s;130).
Öte yandan, 3308 sayılı Kanun’un 13. maddesinde, işyeri sahibinin çırağı çalıştırmaya başlamadan önce bunların velisi veya vasisi veya reşit ise kendisi ile yazılı çıraklık sözleşmesi yapma zorunluluğundan bahsedilmekte ise de, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.06.2003 gün ve 2003/21-412 E. 2003/405 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, yazılı çıraklık sözleşmesinin bulunmaması çıraklık ilişkisinin oluşumu bakımından geçerlilik koşulu sayılmamaktadır. Yazılı sözleşme bulunmadığı durumlarda da işyeri çalışma düzeni çalıştırılan kişinin yaşı, aldığı ücret, mesleği öğrenme gibi unsurlar dikkate alınarak sonuca gidilmelidir.
Görüldüğü üzere, davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun’un 3/II-B bendine göre; özel kanunda nitelikleri belirtilen çıraklar, çıraklık devresi sayılan süre içerisinde malullük yaşlılık, ölüm sigortaları hükümlerine tabi olamazlar ve bu hükmün sonucu belirtilen sürelerin sözü edilen Kanun’un 108. maddesinde belirtilen sigortalılık başlangıcı olarak kabul edilemez (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02.07.2003 gün ve 2003/21-464 E. 2003/444 K. sayılı kararı).
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 01.04.1967 doğumlu davacının T…Ambalaj Sanayii Kollektif Şirketi ünvanlı ve ……….sicil numaralı işyerinde işe girdiğine ilişkin 01.06.1980 tarihli işe giriş bildirgesinin Kurum kayıtlarına 21.08.1980 tarihinde 063870 varide no ile intikal ettiği, 1980/II. ve 1980/III. dönem bordrolarının getirtildiği, işyerince 1980/2. döneminde 5 gün ve 1980/3. döneminde 20 gün olarak davacıya ait sigortalı hizmetinin Kurum’a bildirildiği ancak işveren tarafından daha sonra düzenlenmiş olan 1980/2. ve 1980/3. dönemlerine ilişkin iptal bildirgesi ile bordrolarda sigortalı olarak kaydı yer alan davacıya ait hizmetlerin iptal edildiği , iptale ilişkin bu bildirimlerin 27/11/1981 tarih ve ………. varide no ile Kurum kayıtlarına intikal ettiği, bordro tanıklarının dinlendiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda 01.04.1967 doğumlu davacının T….. Ambalaj Sanayii Kollektif Şirket ünvanlı ve …….. sicil numaralı işyerinde işe girdiğine ilişkin 01.06.1980 tarihli işe giriş bildirgesi Kurum kayıtlarına 21.08.1980 tarihinde …. varide no ile intikal etmiş ve davacı bu bildirgeye istinaden sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti talebinde bulunmuş ise de dinlenen tanıklar davacının çırak olarak çalışmadığına , üretime yönelik çalıştığını iddia etse de, 13 (on üç) yaşındaki davacının 01.06.1980 tarihinde hizmet akdiyle değil, çıraklık sözleşmesi ile çalıştığını kabul etmek gerekmektedir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum’un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 10/03/2014 günlü oturumda oybirliği ile karar verildi