Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/5500 E. 2014/5949 K. 26.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5500
KARAR NO : 2014/5949
KARAR TARİHİ : 26.03.2014

MAHKEMESİ : Erzincan 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
TARİHİ : 07/02/2013
NUMARASI : 2012/130-2013/49

Davacı, Kurumca yapılan sigorta primlerinin iptali işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Davacı, dava dışı işveren Servet P…’e ait inşaatta 05/04/2011-08/12/2011 tarihleri arasında geçen çalışmalarının iptaline dair Kurum işleminin iptalini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile davalı kurumun davacının 2011 yılı 4-5-6-7-8-9-10-11 ve 12 aylara ilişkin sigortalı çalışma kayıtlarının iptaline ilişkin işleminin iptaline karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 19/05/1973 doğumlu davacının 05/04/2011 tarihli işe giriş bildirgesinin dava dışı Servet P.. tarafından verildiği, Kurum tarafından davacının işveren Servet P…’in inşaat işyerinde 2011 yılı 4-5-6-7-8-9-10-11 ve 12 aylarında geçen çalışmalarının denetmen raporuna dayanarak iptal edildiği, dinlenen bordro tanıklarının davacının inşaatta gece bekçiliği yaptığı, betonları suladığı, gelen malları istifleyip topladığı şeklinde beyanda bulunarak fiili çalışma olgusunu doğruladıkları, işveren Servet P…in ise denetmen inceleme raporunda yeralan beyanlarında sigortalı işe giriş-çıkışları, ücret bordroları ve bunun gibi işleri davacının yaptığını beyan ettiği anlaşılmaktadır.
Davanın, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4-a bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin olduğu ancak, geçiş hükümlerini içeren aynı Yasa’nın Geçici 7. maddesi hükmünde “bu Kanun’un yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” hükmü ve genel olarak yasaların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa’nın 79/10. maddesidir. Anılan maddede, yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalıların çalıştıklarını hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilecekleri öngörülmüştür. Aynı yasa hükmü, bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Kimi ayrık durumlar dışında, resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olur. Ne var ki bu tür kanıtlar salt bu nedene dayanarak istemin reddine neden olmaz; aksi durumun ispatı olanaklıdır. Somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla, Kuruma bildirilen dönem bordro tanıkları ve komşu işyerinin kayıtlı çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür.
Mahkemenin bu tür davaların kişilerin sosyal güvenliğine ilişkin olması ve kamu düzenini ilgilendirdiğini göz önünde tutarak gerektiğinde; doğrudan soruşturmayı genişletmek suretiyle ve olabildiğince delilleri toplaması gerekmektedir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Yine bu tür davalarda gösterilmesi gereken özen gereğince hizmetin aidiyetinin istenildiği durumlarda, öncelikle dava onun da hak alanını ilgilendirdiğinden hizmetinin aidiyeti istenilen kişinin yöntemince davaya katılımı sağlanarak bu yöne ilişkin beyanının alınması gerektiği ortadadır.
Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının çalışmasının gerçek bir çalışma olup olmadığı noktasında çıkmaktadır. Davacının dava dışı işyerinde 05/04/2011-08/12/2011 tarihleri arasındaki çalışmaları bildirilmiştir. Davanın işveren Servet P..’in hak alanını ilgilendirmesine rağmen işverenin davaya katılımının sağlanmadığı, dinlenen bordro tanıkları fiili çalışma olgusunu doğrulamalarına rağmen davacının işyerindeki çalışmasının niteliği konusundaki beyanlarının dava dışı işveren Servet P..’in beyanlarıyla çeliştiği görülmektedir.
Yapılacak iş, işveren Servet P..’in usulüne uygun olarak davaya katılımını sağlamak üzere davacıya süre vermek, davaya ilişkin tüm delilleri toplandıktan sonra, davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlarına geçmiş diğer bordro tanıklarını ya da komşu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlarını veya işverenleri tespit edip beyanlarına başvurmak, önceden dinlenen bordro tanıklarıyla işverenin davacının çalışmasının niteliği konusundaki beyanları arasındaki çelişkiyi gidermek, davacının işyerindeki çalışmasının gerçek bir çalışma olup olmadığını kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlemek ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermektir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26/03/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.