Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/5137 E. 2014/5120 K. 18.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5137
KARAR NO : 2014/5120
KARAR TARİHİ : 18.03.2014

MAHKEMESİ : Ankara 6. İş Mahkemesi
TARİHİ : 10/07/2012
NUMARASI : 2010/327-2012/569

Davacı, davalı şirket nezdinde yapılan sigorta kaydının iptaliyle, haksız tahsil edilen paranın faiziyle birlikte tarafına iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 15.03.2009 – 16.03.2009 tarihleri arasında çalışmadığının tespitine ve İş-Kur tarafından yersiz ödendiği gerekçesi ile kendisinden tahsil edilen 2.068,00 TL işsizlik ödeneğinin faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacının kendisinin de kabulünde olduğu şekilde davalı şirkete iş başvurusunda bulunduğu, davalı şirketin ise 15.03.2009 tarihinde işe başladığını bildiren işe giriş bildirgesini web üzerinden yapıldığı, 2 günlük fiili çalışmasının kurum kayıtlarına geçtiği, bu nedenle davalılarca yapılan işlemin yerinde olduğu belirtilerek davanın reddine karar verilmiş ise de bu sonuç usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Dosyadaki kayıt ve bilgilerden; davacı sigortalının … sicil numaralı işyerinden 05.01.2009 tarihinde ayrıldıktan sonra, davalı T.. M..’nden işsizlik ödeneği talebinde bulunduğu ve talebi kabul edilen davacıya, 05.01.2009 tarihinden itibaren 300 gün işsizlik ödeneğinin ödendiği, ancak bu dönem içinde 15.03.2009 – 16.03.2009 tarihleri arasında …. sicil numaralı davalı işyerinde 2 gün süre ile sigortalı olarak çalıştığı gerekçesi ile primlerinin ödendiği anlaşılmaktadır.
Davacının, davalı işyerinde çalışması olmadığına ilişkin davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. Maddeleri, bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Somut olayda; Mahkemenin kararı eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır. Çünkü davacının 15.03.2009 – 16.03.2009 tarihleri arasında davalı işyerinde gerçekte çalışıp çalışmadığı usulüne uygun şekilde araştırılmadan sonuca gidilmiştir.
Ayrıca, sigortalılığa ilişkin “hizmet tespiti” davaları, Sosyal Güvenlik hakkına ilişkin olarak ortaya çıkan davalardır. Yasal dayanağını 506 sayılı Yasanın 6. ve 79/10. (5510 sayılı Yasa açısından ise 86/9.) maddelerinden almaktadır. Sözü edilen 6. madde de, çalıştırılanların, işe alınmaları ile kendiliğinden sigortalı olacakları, sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği belirtilmiştir. Anılan yasanın 79/10. maddesinde ise, sigortalıların, çalışmalarının tespiti ile ilgili dava açabilecekleri hükme bağlanmıştır. Bu bakımdan, hizmet tespitine ilişkin davalar sosyal güvenlik hakkı ve kamu düzeni ile ilgili olup, kişi iradesi belirleyici etkiye sahip değildir. İçerisinde bulunduğu yasal statünün belirlediği durum doğrudan dikkate alınır. Bu nedenle hâkim, kendiliğinden araştırma yapma yetkisine sahiptir. Bu yetki kapsamında, gerektiğinde tanık ve diğer deliller yoluyla doğrudan gerçeği bulma yükümü bulunmaktadır. İşsizlik sigortası ise, 08.09.1999 tarih ve 23810 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun 46 ila 57. maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un 46. maddesinde açıklandığı üzere, amacı; işsizlik sigortasına ilişkin kuralları ve uygulama esaslarını düzenlemek ve sigortalılara işsiz kalmaları halinde, kanunda öngörülen ödeme ve hizmetlerin yerine getirilmesini sağlamaktır. Bu durumda, her iki dava türünün, taraflarının statüsü, hâkimin delil araştırma bakımından kendiliğinden hareket etmesi, taraf iradelerine atfedilen rol, dava konusu edilen haktan vazgeçilip vazgeçilememesi gibi yönlerden yasal konumları birbirinden tamamen farklıdır. Her iki dava türünün birlikte görülmesi durumunda; davanın birinde bir kısım delillerin kendiliğinden dikkate alınması, diğerinde alınmaması gerekecektir ki, aynı dava dosyasında birbiri ile çelişkili kararlar yer alabilecektir. Kaldı ki, işsizlik sigortasına ilişkin olarak dairemiz kararları ile işçilik alacaklarına ilişkin davalar yönünden asıl görevli Yargıtay ilgili dairelerinin kararları arasında farklı uygulamalar ortaya çıkabilecektir. Öte yandan, temyiz aşamasında inceleme mercileri farklı olan bu davaların birbirinden bağımsız sonuçlandırılmalarında hukuki istikrar ve kararlara olan güven bakımından da yarar bulunmaktadır. İşsizlik sigortasına ilişkin olarak kesinleşen hüküm, hizmet tespiti davasında sadece kuvvetli delil olarak değerlendirilmekte, davada taraf sıfatı bulunmayan SGK yönünden bağlayıcı olmamaktadır. Mahkemenin bu maddi ve hukuksal olguları gözetmeksizin, birbirinden tamamen farklı iki davayı ayrı ayrı başvurma ve nisbi harca tabi olduğunu da gözardı ederek bir arada görmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş; her iki davayı ayırmak ve eksik yargı harçlarını tamamlattıktan sonra yargılamayı birbirinden bağımsız olarak sonuçlandırmak, hizmet tespiti yönünden davalı işyerinin ihtilaflı döneme ilişkin tüm bordrolarını getirtmek, dönem bordrolarından dava konusu dönemin tamamında kayıtlı ve tarafsız tanıklar saptanarak bunların bilgilerine başvurmak, bordrolarda adı geçen kişilerin adreslerinin tespit edilememesi veya beyanları ile yetinilmediği takdirde, Sosyal Güvenlik Kurumu, zabıta, maliye, meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanları; yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, giderek davalı işveren isticvap edilerek davacının çalışıp çalışmadığını açıklattırmak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 18.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.