Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/5077 E. 2014/6053 K. 27.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5077
KARAR NO : 2014/6053
KARAR TARİHİ : 27.03.2014

MAHKEMESİ : Mersin 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 29/11/2012
NUMARASI : 2009/457-2012/1598

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacının 1995-Kasım 2006 tarihleri arasında davalı işverene ait iş yerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının hizmet tespiti davasının kısmen kabulü ile davacının davalı şirkete ait olan işyerinde 01/05/2003-15/11/2006 tarihleri arasında fiilen kesintisiz olarak çalıştığının tespitine, davacının sigortalı gösterilen sürelerinin dışlanmasına, davacının fazlaya ilişkin hizmet tespiti talebinin reddine karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile gidilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının dava konusu edilen dönem içinde davalı veya dava dışı başka bir işyerinden hizmet bildiriminin yapılmadığı, davalı şirkete ait ….sicil numaralı Tatlı Salonu işyerinin 24/11/2000 tarihinde kanun kapsamına alındığı ve 28/02/2006 tarihinde kanun kapsamından çıkarıldığı, bu işyerine ait dönem bordrolarının bulunduğu, ücret bordrolarının olmadığı, davalı şirkete ait birden fazla işyerinin olduğu, davacı ve davalı tanık beyanlarının alındığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Somut olayda, davacı vekilinin davacının 21/11/2001 tarihinde askere gittiğini belirtmesine göre tahmini şekilde davacının askerden dönüş tarihi esas alınarak ve askerlik öncesi sürenin hak düşürücü süreye uğradığı belirtilerek yazılı şekilde karar verildiğinin anlaşılmasına göre, davacının askerlik tarihlerinin askerlik şubesinden sorulup net şekilde tespit edilmeden ve askerlik süresi içinde iş aktinin askıda olduğu kabul edilerek askerlik öncesi sürenin hak düşürücü süreye uğramayacağı göz önünde bulundurulmadan, ayrıca davacının davalı şirkete ait hangi işlerinde çalıştığı net şekilde tespit edilmeden ve bu işyerinin bordro tanıkları dinlenmeden eksik inceleme ve araştırma ile sonuca gidilmesi doğru olmamıştır.
Yapılacak iş, davacının askerlik yaptığı tarihleri tespit etmek, askerlik süresince iş aktinin askıda olduğunu kabul ederek askerlik öncesi sürenin hak düşürücü süreye uğramayacağını göz önünde bulundurmak, davacının çalıştığını iddia ettiği 1995 tarihinde 18 yaşından küçük olduğu anlaşıldığından 506 sayılı yasanın 60/G hükmünü değerlendirmek, davacının çalıştığı işyerinin hangisi olduğunu net şekilde belirleyip bu işyerinin dava konusu edilen döneme ait dönem bordrolarını getirtip davalı işyerinin kanun kapsamına alındığı tarihi araştırmak, dönem bordrolarında ihtilaflı dönemin tamamında kayıtlı ve tarafsız tanıklar saptanarak bunların bilgilerine başvurmak, bordolarda adı geçen kişilerin adreslerinin tespit edilememesi veya beyanları ile yetinilmediği takdirde, Sosyal Güvenlik Kurumu, zabıta, maliye, meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle davalı işyerine komşu işyerlerini tespit edip bu işyerlerinin uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı çalışanları, yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak ve gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde ortaya koyduktan sonra davacının çalışmasının sürekli çalışma olduğu anlaşılırsa sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davacı ve davalı O.. Ş..’ye iadesine
27/03/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.