Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/4003 E. 2013/10279 K. 20.05.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/4003
KARAR NO : 2013/10279
KARAR TARİHİ : 20.05.2013

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacılar, iş kazası sonucu maluliyetten ölümünden … maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

1-Dava, iş kazası sonucu % 100 oranında bakıma muhtaç şekilde sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının, eşi ile çocuklarının manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, 452.602,21 TL maddi tazminatın 20.000 TL’sine olay tarihinden kalanına ıslah tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı sigortalı için 20.000 TL, eşi için 10.000 TL, 3 çocuk için ayrı ayrı 5.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.
Davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olup, bilahare davacılar …, … …, … yönünden 18.02.2013 havale tarihli temyizden feragat dilekçesi ile temyiz talebinden feragat etmiş bulunduğundan, adı geçen davacılar yönünden vekillerinin vaki temyiz taleplerinin feragat nedeniyle REDDİNE,
2- Davalı temyizine gelince;
a- Dava fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılmış bir maddi tazminat talebini içermektedir. Bu nedenle mahkemece hesaba ilişkin hangi bilirkişi raporunun esas alındığı ve davacının talep edebileceği toplam tazminat miktarının ne olduğunun hükümde açıkça belirtilmesi zorunludur. Ayrıca Anayasa’nın 141. maddesinde vurgulandığı ve HMK’nun 297 ve 298. maddelerinde de açıklandığı üzere, mahkeme kararları iddia, savunma ve tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, ihtilaflı konular hakkındaki delillerin tartışılması, ret ve … tutulma sebepleri, sabit görülen vakıaların neler olduğu ve bunlardan çıkan sonuçlar ile hukuki sebepler gösterilerek gerekçeli biçimde yazılmalıdır. HMK’nun 297/2. maddesinde de taleplerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği açıkça belirtilmiştir.
Somut olayda Mahkemece verilen kararın gerekçe kısmından hesaba ilişkin hangi bilirkişi raporunun esas alındığı açık bir şekilde anlaşılamadığından karar usul ve yasaya aykırıdır.
b- Maddi tazminat davalarının yasal dayanaklarından birini oluşturan B.K.’nun 43.Maddesi tazminatın belirlenmesinde, hakime, kimi görevler yanında, geniş bir takdir hakkı tanımıştır. Böylece gerçekçi ve … bir sonuca ulaşmak amaçlanmıştır. Uygulamada, kabul edildiği üzere; maddi tazminat hesapları, bilinen bir takım doneler yanında, varsayımlara da yer vererek bir sonuca ulaşır. Gerçi, insan yaşamının kutsallığı, beden ve ruh sağlığının korunması ve bu alanda uğranılan zararların, hiç bir şekilde para ile karşılanmasının mümkün olmadığı düşünülebilirse de, hukuk sisteminin başka bir giderim yöntemi öngörmemiş olması karşısında, zorunlu bu tür bir hesaplama yoluyla, zarara uğrayanın tatmini sağlanmaya çalışılmaktadır.
Ve yine BK 44. maddesine göre sigortalının kendi kusurlu davranışı olayın meydana gelmesinde illiyet bağı kuracak biçimde etkili olmuşsa bu takdirde de hakim tazminatın bir kısmını indirebilir.
İşte, hakim, bu tür davalarda, sonuca ulaşırken, hesaplamaya ilişkin, maddi unsurları, tarafların kusur durumlarını, sorumluluğa ilişkin … hukuk ilke ve esasları yanında, tarafların, sosyal ve ekonomik koşullarını hep birden değerlendirmek zorundadır. Bu durumda hakim toplayacağı kanıtlar sonucu gerektiğinde B.K’nun 43. ve 44. maddelerinin kendisine verdiği yetkiyi kullanmak suretiyle, hakkaniyete uygun indirim yoluna gitmeli ve tazminat belirlenmenin gerçekçi niteliğini ortaya koymalıdır.
Başkasının bakımına muhtaç kalan sigortalının, bakım giderleri de maddi zarar olarak ortaya çıkar. İşgöremezlik oranı % 100 ise kazalının mutlaka bakıma muhtaç olduğunun kabulü gerekir.
Bakıcı gideri hesaplanırken PMF yaşam tablosu kullanılmaktadır. Kazalının, iş kazası nedeniyle uğradığı gelir kaybının hesabının sözü edilen tabloya göre yapılması, geleceğin varsayıma göre belirlenmesi yönünden yerindedir. Ancak işgücünü kaybeden kazalının sağlıklı bir insan için geçerli olan PMF yaşam tablosuna göre belirlenen bakiye ömrü boyunca bakıcı giderinin bulunacağının kabulü yerinde değildir. Ayrı bir bakiye ömür belirlenmesi mümkün olmadığına göre hakim, burada BK’nın 43. ve 44. maddelerini uygulayarak hakkaniyete uygunbir bakıcı giderine hükmetmelidir.
3- Davacı … temyizine gelince;
a- İş kazası nedeniyle tazminat alacağı haksız fiile dayalı olup faiz başlangıcı tazminatı doğuran zararlandırıcı olay tarihidir. Buna rağmen mahkemece, olay tarihi yerine maddi tazminatın bir kısmına ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi hatalı olmuştur.
b- Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, sigortalının maluliyet oranı, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Bu ilkeler ve özellikle davacının maluliyet oranı gözetildiğinde davacı yararına hükmedilen 20.000.00 TL manevi tazminat çok azdır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacı …’in ve davalı şirketin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden taraflara iadesine 20/05/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.