YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/3072
KARAR NO : 2014/4067
KARAR TARİHİ : 06.03.2014
MAHKEMESİ : İzmir 4. İş Mahkemesi
TARİHİ : 21/11/2012
NUMARASI : 2011/331-2012/653
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 05/01/2001-01/12/2010 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Davacı, davalıya ait iş yerinde 05.01.2001-01.12.2010 tarihleri arasında geçen ve SGK’na bildirilmeyen hizmet akdine dayalı çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacının, 01/10/2008 tarihinden öncesinde yürürlükte olan 506 sayılı Yasa ve 01/10/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa’da tanımlanan biçimde devamlı ve sürekli çalışması olmadığından sigortalı sayılamayacağı, ayrıca davacı, ihtilaflı dönemde, dava dışı Neş’e B..’a ait işyerinde çalıştığı gerekçesiyle bu döneme ilişkin istemin husumetten reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının davalı şirket veya dava dışı Neşe B…’a ait işyerinden bildirilen çalışması yoktur. Ancak Ö.. P.. Planlama Sulama Sis San Tic Ltd Şirketine ait işyerinin 12/01/2009 tarihi itibarı ile resen 5510 sayılı Yasa kapsamına alındığı, SGK kontrol memuru tarafından düzenlenen 12/01/2010 tarihli tutunakta, davacının davalı seranın sahibi Neşe B…’a ait palmiye fidanı serasında 15/01/2001 tarihinden itibaren asgari ücret ile çalıştığına dair ifade verdiği, dava dışı Neşe B..’un da davalı şirketin ortağı ve müdürü olduğu, davanın sadece davalı şirkete yöneltildiği anlaşılmaktadır.
Davada sıfat, tarafın, dava konusu maddi hukuk ilişkisinin süjesi olup olmamasıyla ilgilidir. Taraf ehliyeti, dava şartlarından olup yargılamanın her safhasında resen gözönünde tutulması gerekir. Taraf sıfatının bulunmaması halinde dava, sıfat yokluğundan (husumet yönünden) reddedilecektir. HMK. 1119/1.maddesi, dava dilekçesinde tarafların ve varsa kanuni temsilcilerinin ad ve adreslerinin bildirilmesi gerektiğini hükme bağlamıştır. Bildirim esnasında yapılan kimi yanlışlıklar, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddi sonucunu doğurmamakta, oluşan hataların giderilmesi bazı durumlarda mümkün olabilmektedir. Davalının temsilcisinde yanılmış olma hali de bu duruma örnek oluşturmaktadır.
Davanın hasımda değil, temsilcide yanılma sonucu açılması halinde davanın husumetten reddedilmeyip, gerçek temsilciye davanın yöneltilmesi gerektiği Yargıtay’ın giderek Dairemizin yerleşmiş görüşlerindendir.
Somut olayda davacının, tanık anlatımları doğrultusunda, husumet nedeni ile ret kararı verilen 05.01.2001-01.12.2010 tarihleri arasındaki sürede, davalı Ö..P..j P..Sist. San.Tic.Ltd.Şti’nin ortağı ve müdürü olan Neşe B…a ait işyterinde çalıştığı anlaşıldığından davacının bu işveren yerine işveren olarak kabul ettiği davalı şirketi davalı olarak gösterdiği anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş, davacıya Neşe B…u yöntemince davaya dahil etmesi için önel vererek bu davalının da davaya karşı beyanlarını alıp bildireceği deliller toplandıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
2-Öte yandan davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. Maddelerinde yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalıların çalıştıklarını, hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilecekleri öngörülmüştür. Aynı yasa hükmü, bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Kimi ayrık durumlar dışında, resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olur. Ne var ki bu tür kanıtlar salt bu nedene dayanarak istemin reddine neden olmaz; aksi durumun ispatı olanaklıdır. Somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla, Kuruma bildirilen dönem bordro tanıkları ve komşu işyerinin kayıtlı çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür.
Somut olayda; davacının talebi dikkate alındığında, çalışmanın sona erdiği tarih olan (dava tarihi) 09.01.2008 tarihi itibariyle yukarıda açıklanan 5 yıllık yasal hak düşürücü sürenin geçmediği; çalışmanın, tespiti istenen dönemde dava dışı başka bir işyerindeki çalışmayla kesintiye de uğramadığı açıktır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davalı işverene ait işyerinden davacının SGK’na bildirilen çalışmasının olmadığı, işyerinin SGK’da tescil kaydının 12.01.2009 tarihinde re’sen oluşturulduğu, çalışmanın geçtiği ileri sürülen yerin bir palmiye fidanı serası olduğu ve serada bir konteynırın bulunduğu, tanık anlatımlarında davacının, davalıya ait serdaki konteynırda ailesiyle beraber oturarak seranın bakım işlerini yaptığını belirttikleri anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılacak iş, komşu mevkiilerde oturan tanıklar davacının çalışmasını doğruladığına ve davacının bu işyerinde çalıştığına dair yukarıda belirtilen başka deliller de bulunduğuna göre, yapılan işin mevsimlik ve tam gün süreli olup olmadığı araştırılarak; gerek görüldüğü takdirde ziraat mühendisi bilirkişi ile birlikte keşif yapılarak ve yerinde tanık dinlenerek, bölge ve mevsim koşulları da gözetilerek bu nitelikteki bir seranın bakımının işçi ve bekçi gerektirip gerektirmediği, işin mevsimlik mi, daimi mi olduğu hususunda bilirkişi raporu almak ve davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 06/03/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.