YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/3019
KARAR NO : 2014/3940
KARAR TARİHİ : 06.03.2014
MAHKEMESİ : Şereflikoçhisar 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
TARİHİ : 22/11/2012
NUMARASI : 2010/412-2012/341
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 1982-1983 yıllarında 4 ay çalıştığının tespitiyle, sigortalılık başlangıç tarihinin 01/12/1982 olduğuna karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 01.12.1982 tarihi olduğunun tespiti ile 1982-1983 yıllarında 4 ay süreyle davalı işverene ait iş yerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) veya bir hakkın elde edilmesi amacıyla kime karşı dava edileceği (o davada davalı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının veya davalısının o dava yönünden davacı veya davalı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir.
O halde, dava konusu şey üzerinde kim veya kimler hak sahibi ise, davayı da bu kişi veya kişilerin açması gerekir. Davayı açabilmek için gerekli sıfat, dava konusu şey üzerinde hak sahibi olan kişiye aittir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.
Mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemez; dava, sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir.
Görüldüğü üzere, taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir itiraz niteliğindedir.
Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulu’nun 23.06.2004 gün ve 2004/4-371 E. 2004/375 K.; 18.04.2007 gün ve 2007/5-233 E., 2007/221 K.; 04.03.2009 gün ve 2009/10-34 E. 2009/104 K.; 04.11.2009 gün ve 2009/2-402 E., 2009/484 K.; 03.02.2010 gün ve 2010/4-4 E., 4 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 01/12/1982 tarihinde İsmail G.. ve ortakları ünvanlı … sicil numaralı işyerinde çalışmaya başladığına dair işe giriş bildirgesinin Kuruma verildiği, hizmet döküm cetveline göre dava konusu edilen dönem içinde yapılmış bir hizmet bildiriminin bulunmadığı, Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından K.. A.. adına kayıt bulunmadığının bildirildiği anlaşılmaktadır.
Davacının işe giriş bildirgesinin verildiği işyerinin İsmail G.. ve ortakları ünvanlı …… sicil numaralı işyeri olduğu anlaşıldığından dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen ve Ticaret Sicilde kaydı bulunmadığı anlaşılan K.. A.. ‘ye karşı davaya devam edilerek karar verilmiş olması hatalı olmuştur.
Yapılacak iş, davacının çalıştığı işyerinin İsmail G..’a ait olduğu anlaşıldığından gerekirse kolluk araştırması ve Nüfus Müdürlüğü, Seçim Müdürlüğü, Askerlik Şubesi vb. Gibi resmi Kurumlardan adresini araştırıp İsmail G…’ı davaya dahil etmek, delillerini toplayıp sonucuna göre karar vermektir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 06/03/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.