Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/22678 E. 2014/3504 K. 27.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/22678
KARAR NO : 2014/3504
KARAR TARİHİ : 27.02.2014

MAHKEMESİ : Ankara 5. İş Mahkemesi
TARİHİ : 26/09/2013
NUMARASI : 2012/1254-2013/1239

Davacılar murisinin, iş kazası sonucu ölümünden doğan manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacıların murislerinin trafik-iş kazası sonucu ölümü nedeniyle uğradıkları manevi zararının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, istemin kabulü ile Antalya 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/16 Esas sayılı ve Ankara 13.İcra Müdürlüğünün 2008/6541 E sayılı takip dosyaları ile tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla toplam 38.000.00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalı S.. B..ndan tahsili ile davacılara verilmesine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, Antalya Devlet Hastanesinin temizlik ihalesini alan A… Güvenlik Sis.Tem.Hiz.A,Ş ve D.. Sos.Hiz.Yemek İnş.Tem.Ltd Şti ortak girişiminin işçisi ve davacıların yakını olan F. E. 07/12/2006 tarihinde servis aracında seyir halindeyken meydana gelen trafik kazasında vefat ettiği, Antalya 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/16 Esas 2008/84 sayılı dosyası ile vefat eden sigortalı F. E. hak sahibi olan davacılar tarafından sürücü R. K., işleten Y. B. ve kazaya karışan aracı devreden K.T. aleyhine açılan manevi tazminat davasının kabul edilerek davacılar yararına 38.000.00 TL manevi tazminata hükmedildiği, kararın temyiz edilmesi sonucu Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin bozma ilamı ile davalı K.T. bakımından davanın reddedilmesi gerektiğinin belirtildiği, diğer davalılar bakımından kararın kesinleştiği, mahkemece yeniden yapılan yargılama neticesinde davalı K. T. hakkında açılan davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, kararın kesinleşerek Ankara 13.İcra Müdürlüğünün 2008/6541 saylı takip dosyası ile icraya konulduğu ancak icra takibinin sonuçsuz kaldığı, davacıların davalı S.. B..nın üst işveren olması nedeniyle tazminattan sorumlu tutulması gerektiğinden bahisle eldeki davayı açarak Antalya 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/16 Esas 2008/84 sayılı dosyası ile hükmedilen 38.000.00 TL manevi tazminatın davalı bakanlıktan tahsilini talep ettikleri ,Kurumun olayı iş kazası kabul edildiği,alınan bozma sonrası alınan kusur raporunda davadışı R. K. %100 kusurlu olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle asıl işveren-alt işveren kavramlarının açıklanması gerekir.
4857 sayılı Kanun’un 2.maddesine göre bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir.
İş Kanunu’nun 2.maddesinin 7.fıkrasına göre bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.5510 sayılı Kanun’un 12/6.maddesi ile de asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumlu tutulmuştur.
4857 sayılı Kanun’un 2/7.maddesi ile işçilerin İş Kanunu’ndan, sözleşmeden ve toplu iş sözleşmesinden doğan hakları, 5510 sayılı Kanun’un 12/6.maddesi ile de Kurumun alacakları ve işçinin sosyal güvenlik hakkı daha geniş koruma-güvence altına alınmak istenmiştir. Aksi halde, 4857 veya 5510 sayılı Kanun’dan kaynaklanan yükümlülüklerinden kaçmak isteyen işverenlerin işin bölüm veya eklentilerini muvazaalı bir biçimde başka kişilere vermek suretiyle yükümlülüklerinden kaçması mümkün olurdu.
Asıl işveren ile alt işverenin birlikte sorumluluğu “müteselsil sorumluluktur”. Asıl işveren, doğrudan bir hizmet sözleşmesi bulunmamakla birlikte İş Kanunu’nun 2.maddesinin 6.fıkrası gereğince alt işverenin işçilerinin iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle uğrayacakları maddi ve manevi zarardan alt işveren ile birlikte müteselsilen sorumludur. Bu nedenle meslek hastalığına veya iş kazasına uğrayan alt işverenin işçisi veya ölümü halinde mirasçıları tazminat davasını müteselsil sorumlu olan asıl işveren ve alt işverene karşı birlikte açabilecekleri gibi yalnızca asıl işverene veya alt işverene karşı da açabilirler.
Alt işverenden söz edebilmek ve asıl işvereni, aracının borçlarından sorumlu tutabilmek için bir takım zorunlu unsurlar bulunmaktadır.
a) İşyerinde işçi çalıştıran bir asıl işveren bulunmalıdır. Sigortalı çalıştırmayan “işveren” sıfatını kazanamayacağı için, bu durumdaki kişilerden iş alanlar da aracı sayılmayacak ve anılan madde kapsamında dayanışmalı sorumluluk doğmayacaktır.
b) Bir başka işveren, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde iş almalı ve sigortalı çalıştırmalıdır.
c) İşverenlik sıfatını, alınan işte ve o iş nedeniyle sigortalı çalıştırılması sonucunda kazanmış olması aranacaktır. Bu kişinin diğer bir takım işyerlerinde çalıştırdığı sigortalılar nedeniyle kazandığı işverenlik sıfatının sonuca etkisi bulunmamaktadır.
d) İşverenden alınan iş, işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir işyeri olarak değerlendirilebilecek nitelikte olmamalıdır, aksi halde iş alan kimse aracı değil, bağımsız işveren niteliğinde bulunacaktır.
e) İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, iş anahtar teslimi verildiğinde veya işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı) Yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt-üst işveren ilişkisi bulunmayacaktır.
f) Alt işverenin aldığı iş, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki işin bir kesimi yada yardımcı işler kapsamında bulunmalıdır. Asıl işverenden alınan iş, onun sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir nitelik taşımaktaysa, işi alan kimse alt işveren değil, bağımsız işveren sayılacaktır. Bu noktada belirleyici yön; yapılan işin, diğerinin bütünleyici, yardımcı parçası olup olmadığıdır. İşyerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcısı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi halinde, alt işverenden söz etme olanağı kalmayacak, ortada iki bağımsız işveren bulunacaktır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.05.1995 gün ve 1995/9-273-548 sayılı kararı da aynı yöndedir.)Yine 5510 sayılı Yasanın 13/e bendine göre işçilerin, işverence sağlanan bir taşıt ile işin yapıldığı yere gidiş gelişi esnasında meydana gelen kaza iş kazası sayılır. İşverenin işinin görülmesi için sigortalıların işin görüleceği yere emniyetli ve güvenli bir şekilde götürülüp getirilmeleri işverenin yükümlülüğünde olan bir husustur. İşveren bu görevini kendi araç ve işçisiyle yapabileceği gibi başkasına ait araç ve işçi ile de yerine getirebilir. Taşıma işinin işverenin nam ve hesabına yapılması halinde diğer sorumlular yanında işverenin de işçiye karşı doğrudan sorumluluğu bulunmaktadır.
Bu açıklamalardan olarak somut olayda; davacıların murisi olan sigortalının evinden çalıştığı iş yerine davadışı şirketlerin sağladığı araçla taşınması sırasında anılan servis aracının karıştığı kazada dava dışı sürücü R. K. da %100 kusurlu olduğu,kazanın üçüncü kişinin haksız fiilinden meydana geldiği,dolayısı ile davalı bakanlığın şahsi kusurununda bulunmadığına göre davanın pasif husumet nedeniyle (dava şartı yokluğundan) reddine karar vermek gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı bakanlık vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 27.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.