Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/22547 E. 2014/16705 K. 08.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/22547
KARAR NO : 2014/16705
KARAR TARİHİ : 08.09.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 19. İş Mahkemesi
TARİHİ : 22/10/2013
NUMARASI : 2013/510-2013/346

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 05/07/2007-28/06/2009 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının 05/07/2007-28/06/2009 tarihleri arasında davalı işyerine ait 34 T…. plakalı ticari araçta şoför olarak kesintisiz şekilde çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup, usul ve yasaya aykırıdır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının davalı işyerinde çalıştığına ilişkin işe giriş bildirgesi düzenlenmediği, davacının hizmet cetveline göre 04/10/2007-10/11/2008 tarihleri arasında 1137378. 34.07 sicil sayılı işyerinde çalıştığı ve prim ödemelerinin yapıldığı tespit edilmiş olup, mahkemesince davalı işverene ait işyeri ve 1137378.34.07 sicil sayılı işyerine ait sicil dosyaları, kanun kapsamına alınış tarihleri, dönem bordroları, SGK’dan temin edilmediği için 1137378.34.07 sicil sayılı işyerinin, davalıya ait işyeri olup olmadığı belirlenememiş olup, mahkemece verilen hükmün gerekçe kısmında ilgili sicil sayılı işyerinin davalı işverene ait işyeri olarak kabul edildiği anlaşılmıştır. Emniyet Müdürlüğünden temin edilen plakaya göre trafik cezalarına ilişkin listede, davacının 34 T… plaka sayılı araç ile 14/02/2008, 16/06/2008, 22/09/2008 ve 23/09/2008 tarihlerinde trafik cezası aldığı tespit edilmiş, söz konusu aracın tescil kayıtları incelendiğinde, araç sahibinin davalı işveren olduğu anlaşılmıştır. Davacının ve davalı işverenin mahkemeye bildirdiği tanıklar dinlenmiş olup, bu kişilerin dönem bordro tanığı, komşu işyeri sahibi veya komşu işyeri bordro tanığı olup olmadığı, gerek kolluk marifeti ile gerek SGK kayıtlarından araştırılmamıştır. Davacı tanığı M.. D.. beyanında; minübüs durağında sorumlu olduğunu, 2005 yılından beri burada çalıştığını, davacının da burada minübüs şoförlüğü yaptığını, davacı ve Nevzat isimli kişinin aynı kişinin arabasında çalıştığını, işverenin iki aracının bulunduğunu, işverenin ismini Özcan olarak hatırladığını, plakasının içinde “95” sayısının bulunduğunu bildiğini, davacının 2006-2007 yıllarında 1 yılı aşkın süre çalıştığını bildiğini bildirmiş; davacı tanığı S.. M.. ise minibüs sahibi olduğunu, davacının da şoför olduğunu, davalı işverene ait dolmuşta şoför olarak 2007-2009 yılları arasında çalıştığını, çalışmasının ücret karşılığı olduğunu, kazandığı paranın %25’inin davacının ücret olarak aldığını, başka araçta çalıştığını görmediğini, davacı ile aynı araçta adını hatırlamadığı başka bir şoförün daha çalıştığını beyan etmiş; davalı tanığı N.. U.., 8-9 yıldır dolmuş şoförlüğü yaptığını, kendisinin de davalı işverene ait 34 T.. ve 34 T.. plakalı araçlarda 2007 yılı civarında değişik dönemlerde çalıştığını, halihazırda 34 T.. plakalı aracı kullandığını, davacının 34 T… plaka sayılı araçta çalışmaya başladığını, tarihini hatırlamadığını, sonrasında 34 T… plakalı araçta çalışmaya devam ettiğini, davacı ile 8-9 ay boyunca davalıya ait araçta çalıştıklarını, davacının yevmiye ile çalıştığını, yevmiyesini kazandığı paradan kesip kalanını davalıya verdiğini, davalı işverenin oğlu olan Gürcan’ın davacıya aracı kiraladığını hatırlamadığını, davacının halihazırda başkalarına ait araçlarda dolmuş şoförü olarak çalıştığını, birlikte çalıştıkları dönemde belirttiği iki araç dışında başka araçlarda çalışıp çalışmadığını bilmediğini ifade etmiştir. Bu beyanlar doğrultusunda, davacının çalştığı iddia edilen 34 T… plaka sayılı aracın trafik tescil kayıtlarının ve trafik cezalarına ilişkin verilerin Emniyet Müdürlüğü’den temin edilmediği anlaşılmıştır.
Bu haliyle dava dosyasındaki uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Gerçekten; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa’sının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar Aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayda, Mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığı yöntemince araştırılmadan davacı ve davalının gösterdikleri tanıklar dışında dönem bordro tanıkları ile komşu işyeri bordro tanıkları araştırılarak re’sen dinlenmeksizin, bordro tanığı, komşu işyeri sahibi veya komşu işyeri bordro tanığı olup olmadığı dosya kapsamından anlaşılamayan tanıkların beyanlarına dayalı olarak eksik inceleme ile sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş; davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp, davalı işyerine ve davacının iddia ettiği dönemin bir bölümünde prim ödemesi yaptığı hizmet cetvelinden anlaşılan 1137378. 34.07 sicil sayılı işyerine ait vergi kayıtları, Kurum sicil dosyaları, Kanun Kapsamına alınış tarihleri, dönem bordroları temin edilerek, 1137378. 34.07 sicil sayılı işyerinin davalıya ait işyeri olup olmadığını tespit etmek ve hüküm kurulurken davacının hizmet cetveline göre iddiadaki süreler ile çakıştığı anlaşılan sigortalılık sürelerini dışlamak, davalı işverenin şoförler odasında kaydı olup olmadığını araştırmak, dinlenen tanıkların sigorta kayıtları temin edilerek dönem bordro tanığı, komşu işyeri sahibi ve komşu işyeri bordro tanığı olup olmadıklarını tespit etmek, dinlenen birkısım tanığın beyanında belirtilen 34 T… plaka sayılı aracın trafik tescil ve trafik cezası kayıtlarını kolluktan temin etmek, davalı işverene ait dönem bordrolarında, davacının iddia ettiği dönemde çalışmış olduğu anlaşılan çalışanları tespit edip re’sen beyanlarına başvurmak, ilgili SGK İl Müdürlüğünden ve Belediye Başkanlığından gerekirse zabıta marifetiyle işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının; yoksa işyeri sahiplerinin hem ilgili Kurumlar nezdindeki kayıtları üzerinde hem de mahallinde titizlikle araştırılıp tespit edilerek çalışmanın niteliği, alınan ücret hususları ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak ve yine davalıya ait işyerinden belirtilen dönemde hizmet aldığı işyeri kayıtları ile tespit edilecek müşterilerin kimlik ve adres bilgilerinin belirlenmesi ile davacının iddiası yönünden beyanlarına başvurmak, gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasa’nın 2, 6, 9 ve 79/10. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik araştırma sonucu yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı işveren vekili ve davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılardan H.. A..’a iadesine, 08/09/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.