Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/22496 E. 2014/17347 K. 15.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/22496
KARAR NO : 2014/17347
KARAR TARİHİ : 15.09.2014

MAHKEMESİ : Çan Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
TARİHİ : 10/07/2013
NUMARASI : 2009/28-2013/202

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı ve davalılardan Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurum vekilinin tüm; davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının 31/08/2007-23/10/2007 tarihleri arasında davalı işyerinde geçen ve Kuruma kayıt ve tescil edilmeyen çalışmalarının tespit ve tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ise de bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup, usul ve yasaya aykırıdır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının davalı işyerinde 14/03/2006 tarihinde çalışmaya başladığına ilişkin işe giriş bildirgesinin, davalı işverence davalı kuruma 24/04/2006 tarihinde ibraz edildiği ve kurum kayıtlarına göre, davacı adına iddia edilen döneme ilişkin SGK hizmet kaydının, sigorta prim ödemesinin bulunmadığı, davacı adına iddia edilen işyerinden 15/03/2006-31/08/2007 tarihleri arasında ve 23/10/2007-07/12/2007 tarihleri arasında sigorta prim ödemesinin yapıldığı anlaşılmış; davacının tespitini talep ettiği 2007 yılı 8 ve 10. ay işyeri dönem bordrolarının dosyaya ibraz edildiği, ancak 2007 yılı 9. ay dönem bordrosunun dosyada bulunmadığı tespit edilmiş, 2007 yılı 8. ay ve 10. ay dönem bordrolarında adı geçen davacı tanığı F.. K..’nun ve mahkemece re’sen dinlenen H.. C..’ın beyanlarına başvurulmuş olup, yine aynı dönemde davalıya ait işyerinde çalıştığı tespit edilen R.. E.. ve T.. T.. O..’ın re’sen dinlenmediği görülmüştür. Mahkeme huzurunda dinlenen davacı dönem bordro tanığı F.. K..’nun yeminli beyanında; davalıya ait işyerinde 2006 yılı Kasım ayından 2007 yılı Ekim ayı sonuna kadar çalıştığını, davacının da bu dönem içerisinde davalıya ait işyerinde kesintisiz olarak çalıştığını, davacının 2006 yılında kendisinden önce işe girdiğini, 2007 yılı Temmuz veya AğustosAğustos ayında ise işine son verilmesinin ardından 1-2 ay sonra tekrar işe girdiğini, ancak davacı yeniden işe girdiği sırada kendisinin işten ayrılmış olduğunu, bu nedenle yeniden işe girdiği tarihi bilemediğini bildirmiş olup, sonrasında beyanını değiştirerek, davacının işten ayrıldığı dönemde, kendisi ile davalı işveren arasında sorun olması nedeniyle fiilen çalışmadığını, bu nedenle davacının 1-2 ay sonra işe yeniden başladığını tahminen söylediğini, sonradan öğrendiğine göre davacının Cuma günü çıkış yapıp Pazartesi günü yeniden işe başladığını, çalışmasının kesintisiz olduğunu ifade etmiştir. Re’sen beyanı alınan dönem bordro tanığı H.. C.. ise davacı ile K.. Maden A.Ş. nezdinde taşeronluk yapan davalı işveren S.. O..’ın işçisi olarak taş ocağında patlatma işinde birlikte çalıştıklarını, kendisinin 2007 yılı Mart ayında işe girdiğini, davacının ise kendisinden önce ilgili işyerinde çalışmaya başladığını, birlikte çalıştıkları dönemde davacının işveren ile anlaşamadığı için bir günlüğüne işten ayrıldığını ve tekrar işe girerek, birlikte kesintisiz olarak çalıştıklarını, kendisinin 2009 yılı Aralık ayında, davacının ise kendisinde önce işten ayrıldığı beyan etmiş olup, ikinci kez alınan beyanında ise davacının kesintisiz olarak, ara vermeden davalıya ait işyerinde çalıştığını bildirmiştir. Bordro tanığı olmakla birlikte davacının iddia ettiği döneme ait bordrolarda ismi bulunmayan davacı tanığı A.. D.. ise alınan beyanında, kendisinin 2000-2009 yılları arasında davalıya ait işyerinde çalıştığını, davacının 2006 yılınde işe başladığını, işverence 2007 yılı Temmuz ayı sonunda işten çıkarıldığını, 2007 yılı Ağustos ayı başında ise tekrar işe alındığını, işten çıkışı ve tekrar girişi arasında üç veya beş gün ara olduğunu, bunun dışında işten ayrılana kadar kesinsitiz çalıştığını bildirmiş, sonrasında alınan beyanında ise işten çıkışı ve tekar girişi arasında üç günden fazla ara olmadığını ifade etmiştir. Kolluk marifeti ile yaptırılan 10/02/2010 tarihli çevre araştırmasında ise davacının davalıya ait işyerinde 15/03/2006- 31/08/2007 tarihleri arasında kesintisiz olarak çalıştığı tespit edilmiştir. Mahkemesince, K.. Maden A.Ş. ye ait maden ocağında taşeron olarak patlatma işi yaptığı tanık beyanları ile anlaşılan davalı işverenin, davacının çalıştığını iddia ettiği 31/08/2007-23/10/2007 tarihleri arasında patlatma işi için kimleri görevlendirdiğinin gerek davalı işverenden, gerekse fiilen faaliyet gösterdiği K..Maden A.Ş. ye ait maden ocağı işletmesinden sorulmadığı, yine komşu işyeri durumunda olan K.. Maden AŞ. maden ocağı işletmesi içerisinden kolluk marifeti ile ve Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları ile teyit ettirilerek komşu işyeri bordro tanığı araştırması yaptırılmadığı görülmüştür.
Bu haliyle dava dosyasındaki uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Gerçekten; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa’sının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez.
Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayda, Mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığı yöntemince araştırılmadan, davacının gösterdikleri dışındaki diğer dönem bordro tanıklarının tamamı dinlenmeden ve komşu işyeri bordro tanıkları araştırması yapılmadan, eksik inceleme ile sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş; davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp, 2007 yılı 9. ay işyeri dönem bordrosunu Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan temin etmek, dosyada yer alan işyerine ait 2007 yılı 8. ve 10. ay dönem bordrolarında adı geçen ve re’sen dinlenmeyen çalışanlar R.. E.. ve T.. T.. O..’ın re’sen beyanlarına başvurmak, dosya kapsamından davalıya ait işyerinin, fiilen faaliyet gösterdiği anlaşılan K.. Maden AŞ. maden ocağı işletmesi içerisinde kolluk marifetiyle araştırma yaptırılarak komşu işyeri dönem bordro tanıkları tespit edilip, SGK kayıtları ile komşu işyeri dönem bordro tanığı oldukları teyit edilerek tanık sıfatı ile re’sen dinlemek suretiyle çalışmanın niteliği, alınan ücret hususları ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, dinlenen tanıkların beyanları arasında çelişkiler oluşması halinde, usulünce çelişkileri gidermek; ayrıca davacının fiilen çalıştığını iddia ettiği 31/08/2007-23/10/2007 tarihleri arasında patlatma işi için kimleri görevlendirdiğinin gerek davalı işverenden, gerekse fiilen faaliyet gösterdiği K.. Maden A.Ş.’ye ait maden ocağı işletmesinden sormak suretiyle, gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasa’nın 2, 6, 9 ve 79/10. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik araştırma sonucu yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlerden davacıya iadesine, 15/09/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.