YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/22418
KARAR NO : 2014/6620
KARAR TARİHİ : 01.04.2014
MAHKEMESİ : Şanlıurfa 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 31/10/2013
NUMARASI : 2010/629-2013/860
Davacılar iş kazası sonucu maluliyetten doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi S. K. G. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararları ile yakınlarının manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacı sigortalı yararına 163.661,09 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın, davacı eş yararına 15.000,00 TL manevi tazminatın, davacı çocuklar yararına ayıra ayrı 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 29.09.2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davacı sigortalının davalıya ait işyerinde duvar ustası olarak çalışmakta iken 17 metre yükseklikten düşerek iş kazası geçirdiği, davacı sigortalının sürekli iş göremezlik oranının % 100 olduğu ve yardıma muhtaç durumda bulunduğu, hükme esas bilirkişi kusur raporunda davacı işçinin olayın meydana gelmesinde % 35 oranında müterafik kusuru bulunduğunun belirtildiği, 05.01.2010 tarihli ibraneme belgesinde dava konusu zararlandırıcı olay nedeniyle maddi, manevi, destekten yoksun kalma tazminatı ve diğer tüm hak ve alacaklarına mahsuben 30.000,00 TL parayı nakden elden aldığını beyan ettiği, alacak kalemlerinin ayrı ayrı tazminat tutarı açıklanarak belirtilmediği, ibranamede davacı sigortalının isim, imza ve kimlik numarası ile kardeşleri olan iki tanığın isim, imza ve kimlik numaralarının bulunduğu, ibranemedeki tanıkların duruşmadaki beyanlarında davalı işverenin davacıya 6.000,00 TL tazminat ödediği, bunun haricinde tedavi giderlerini karşıladığını beyan ettikleri, bilirkişi hesap raporunda sürekli iş göremezlik ve kusur oranı ile Kurum tahsislerinin indirilmesinden sonra tanıkların ibraneme gereği davacıya 6.000,00 TL tazminat ödendiğini beyan etmeleri nedeniyle zarar miktarından 6.000,00 TL indirim yapılarak neticeten 163.661,09 TL karşılanmamış zararı bulunduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
Birçok Yargıtay kararında vurgulandığı üzere, alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu surette borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde “ibra” denir.İbra alacağın tasfiyesini içeren tasarrufi bir sözleşmedir. Düzenleme tarihi itibariyle konu ile ilgili doğrudan amir bir hüküm bulunmaması nedeniyle sorunun çözümlenmesinin ibranın doğruluk ve güven kuralına aykırı olmaması gereğine sıkı sıkıya sarılarak halledilmesinde yarar vardır.
Maddi zararı ve kusur oranı hakkında kesin fikir sahibi olması mümkün olmayan hak sahiplerinin olaydan sonra verdikleri genel ve soyut açıklamayı içerdiği kuşkusuz olan ibranameyi tümden geçerli saymak İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Mevzuatının temel ilkelerine uygun düşmeyecektir.
Kural olarak işçiye veya hak sahiplerine yapılmış ödemenin bu miktar ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ödemeden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla ödemenin yapıldığı tarihteki verilerle hesaplanan tazminat ile ödenen miktar arasında açık oransızlık bulunmaması koşuldur. Ödemenin yapıldığı tarihteki verilerle hesaplanan tazminat ile ödenen miktar arasında açık oransızlığın bulunduğu durumlarda yapılan ödeme makbuz niteliğinde kabul edilebilir. Bu durumda ödemenin yapıldığı tarih gözönünde tutularak davacının karşılanmayan zararının uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanması böylece hesaplanacak miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda maddi tazminata ilişkin ödemeyi “kısmi ifayı içeren makbuz” niteliğinde kabul etmek ve yapılan ödemenin ödeme tarihindeki gerçek zararı hangi oranda karşıladığını saptamak, son verilere göre hesaplanan tazminat miktarından, yasal indirimler yapılmak suretiyle belirlenecek karşılanmayan zarardan davalı tarafın ödeme yapılan tarihe göre zararı karşılandığı oranda indirim yapmak daha sonra kalan miktara hükmetmek gerekir. Açık oransızlığın bulunmadığının tespiti halinde maddi tazminat talebinin tümden reddine karar vermek gerekir.Somut olayda bu yönden yapılan incelemede yapılan ödemenin açık oransızlık oluşturduğu açık olduğu halde belgeyi kısmi ifayı içeren makbuz yerine ibra olarak değerlendiren mahkeme görüşünün de doğru olmadığı açıktır.
Yapılacak iş; öncelikle 05.01.2010 tarihli ibranemede belirtilen tutarın ne kadarının maddi ne kadarının manevi tazminata ilişkin olduğu açıklattırılarak, maddi tazminata denk gelen tutarın davacı sigortalıya ödemenin yapıldığı tarihteki karşılanmayan zararını aktüerya uzmanı bilirkişi aracılığıyla saptamak, böylece hasaplanan miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda maddi tazminata ilişkin ödemeyi “kısmi ifayı içeren makbuz” niteliğinde kabul etmek ve yapılan ödemenin ödeme tarihindeki karşılanmayan zararı hangi oranda karşıladığını belirlemek, hüküm tarihine en yakın tarihteki ücret artışları da gözetilerek davacı sigortalının maddi zararını bilirkişiye hesaplatmak, bulunan miktardan yasal indirimler yapılarak belirlenen karşılanmayan zarardan davalı tarafça ödeme yapılan tarihe göre zararın karşılandığı oranda indirim yapmak, daha sonra kalan miktar ve talepte gözetilerek maddi tazminat istemi ile ilgili bir karar vermektir.
3-Davacı sigortalı yararına hükmedilen manevi tazminat davası bakımından yapılan incelemede ise; asıl uyuşmazlık manevi tazminatın bölünüp bölünmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten, hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler, o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının dava konusu yapılması kalanın saklı tutulması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir. Yargıtay H.G.K’nun 25.9.1996 gün ve 1996/21-397-637 karar ile 13.10.1999 gün ve 1999/21-684-818 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
Somut olayda; dosya kapsamındaki davacı sigortalının isim, imza ve kimlik numarası bulunan 05.01.2010 tarihli ibraname ile, dava konusu zararlandırıcı olay nedeniyle maddi, manevi, destekten yoksun kalma tazminatı ve diğer tüm hak ve alacaklarına mahsuben 30.000,00 TL parayı nakden elden aldığını beyan ettiğinin anlaşılmasına göre, manevi tazminatın bölünemezliği ilkesi gereğince davacı sigortalının manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 01/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.