Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/22277 E. 2014/17353 K. 15.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/22277
KARAR NO : 2014/17353
KARAR TARİHİ : 15.09.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 26/09/2013
NUMARASI : 2012/1543-2013/675

Davacı, davalı kurum tarafından gönderilen ödeme emrinin zaman aşımına uğraması nedeniyle iptaline, maaşından yapılan kesintilerin faiziyle iadesine 34 U…. plakalı kamyonete konan haczin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Davacı, 1031809.034 sicil sayılı dosyada işlem gören işyerinin işvereni olarak, Davalı kurum tarafından, hakkında yasal süresi içinde ödenmeyen prim borçlarından ötürü 6183 sayılı Yasa hükümleri uyarınca 1999/1661 esas sayılı dosya üzerinden icra takibi başlatıldığını, ancak düzenlenen ödeme emrinin o tarihte işyerinde olan, ancak daimi işçisi olmayan “H..Ç..” isimli kişiye 08/06/1999 tarihinde usulsüz tebliğ edildiğini, dolayısı ile ödeme emrinin kesinleşmediğini ve 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu iddia ederek; ödeme emirinin iptali ile sözkonusu ödeme emrine istinaden emekli maaşına ve kamyonetine konan haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, beş yıllık zamanaşımının dolması nedeni ile ödeme emrinin iptaline karar verilmiş ise de bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup, usul ve yasaya aykırıdır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacı işveren hakkında 1997 yılı 9-12. ayları; 1998 yılı 1-12. ayları, 1999 yılı 1ve 2. aylarına ait prim ve e.k.p. borçları nedeni ile davalı kurum tarafından 6183 sayılı Yasa uyarınca 02/06/1999 tarihinde ödeme emri düzenlenmiş olup, söz konusu ödeme emrinin davacının davalı kurum kayıtlarındaki işyeri adresinde, 08/06/1999 tarihinde davacı işveren ile oturduğu belirtilen “H.. Ç..” isimli kişiye tebliğ edildiği ve davacının yedi günlük yasal süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmemesi üzerine ödeme emrinin ve dolayısı ile takibin kesinleştiği, akabinde aynı adrese çıkarılan haciz muhtırasının, adresin terk edildiği belirtilerek iade edildiği, 09/11/1999 tarihinde, davacının eşi H..F.. da bulunduğu halde, davacıya ait işyerinde düzenlenen haciz tutanağı ile davacının kamyoneti ile eşine ait cep telefonunun haczedildiği, 02/10/2001 tarihinde haczedilen kamyonet için satış ihtarı düzenlendiği, 02/01/2012 tarihinde ise davacının emekli maaşının 1/3’ünün haczedildiği anlaşılmış olup, davacının 24/02/2012 tarihinde davalı Kuruma başvuru yaparak, imza karşılığında hacze dayanak evrakları temin ettiği, 27/04/2012 tarihinde ise zamanaşımının dolduğunu belirterek, hacizlerin kaldırılması ve maaşından kesilen miktarın tarafına iadesi için davalı Kuruma müracaatta bulunduğu, davalı Kurumun 03/05/2012 tarihli cevabında ödeme emrinin kesinleştiğinin bildirildiği, davacının ise verilen cevap üzerine 13/09/2012 tarihinde işbu davayı açtığı tespit edilmiştir. Davacının, “H.. Ç.. isimli daimi çalışanının olmadığına, adı geçen kişiye yapılan tebligatın usulsüz olduğuna” ilişkin iddialarının doğruluğunu denetlemeye imkan verecek şekilde davacıya ait işyerinin dönem bordrolarının, varsa işyerine ilişkin SGK denetmen raporları ve vergi denetmen raporlarının davalı Kurum’dan ve ilgili Vergi Dairesi Müdürlüğü’nden temin edilmediği görülmüştür.
Bu haliyle dava dosyasındaki uyuşmazlık; öncelikle prim ve e.k.p. borçları nedeniyle düzenlenen ödeme emrinin davacıya usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği, dolayısı ile takibinin kesinleşip kesinleşmediğine ilişkin olup, usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği tespit edildiği taktirde ise yedi günlük süre içerisinde itiraz edilmeyen ve kesinleşen ödeme emrine istinaden sürdürülen icra takibi yönünden 6183 sayılı Yasanın 102 ve 103. maddelerinde düzenlenen beş yıllık tahsil zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, Mahkemece, öncelikle davacının tebliğin usulsüz olduğuna ilişkin iddiaları dikkate alınarak, ödeme emrinin tebliğ edildiği 08/06/1999 tarihi itibari ile davacıya ait işyerinde “H.. Ç.. isimli daimi çalışanının bulunup bulunmadığı, dolayısı ile ödeme emrinin usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği araştırılmaksızın, 6183 sayılı Yasanın 102 ve 103. maddelerinde düzenlenen beş yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçe gösterilerek eksik inceleme ile sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş; öncelikle, davacının, ödeme emrinin tebliğ edildiği 08/06/1999 tarihi itibari ile “H.. Ç..isimli daimi çalışanının olmadığına, adı geçen kişiye yapılan tebligatın usulsüz olduğuna” ilişkin iddialarının doğruluğunu denetlemeye imkan verecek şekilde davacıya ait işyerinin dönem bordrolarının, varsa işyerine ilişkin SGK denetmen raporları ve vergi denetmen raporlarının davalı Kurum’dan ve ilgili Vergi Dairesi Müdürlüğü’nden temin etmek suretiyle davacının “H.. Ç..” isimli çalışanı olup olmadığı, dolayısı ile ödeme emrinin usulüne uygun şekilde kesinleşip kesinleşmediği tespit edilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik araştırma sonucu yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının ileride incelenmesine, 15/09/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.