Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/22157 E. 2014/6622 K. 01.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/22157
KARAR NO : 2014/6622
KARAR TARİHİ : 01.04.2014

MAHKEMESİ : Siverek 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
TARİHİ : 04/06/2013
NUMARASI : 2011/775-2013/392

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı ve davalılardan I.. A.. Vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi S. K. G. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici sebepler ile temyiz kapsamı ve nedenlerine göre, davacı M.. A.. ve davalı I.. A.. ‘nin aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, iş kazası sonucu sigortalının sürekli iş göremezliği nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, davalılar A İnş. A.Ş.(YDS İnş. A.Ş.) ve Türk Telekominikasyon A.Ş. yönünden davanının reddine, davalı I. İnş. İç ve Dış Tic. A.Ş. yönünden kısmen kabulü ile, 50.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İş kazalarından kaynaklanan tazminat davalarının özelliği gereği, İş Kanunu’nun 77. maddesinin öngördüğü koşulları göz önünde tutarak ve özellikle yapılan işin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken tedbirlerin neler olduğu İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nün ilgili maddelerinin göz önünde tutulmak suretiyle,incelenmesi,işverenin hangi önlemi almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı, gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi gerekir. (Hukuk Genel Kurulunun 16.06.2004 gün ve 2004/21-365 E.-369 K.sayılı kararı da aynı yöndedir ).
Bu açıklamadan olarak şüphesiz ki tarafların kusur durumu irdelenirken konusunda ehil bilirkişilere olayı inceletmek kadar olaya neden olan tüm saiklerin bir bütün olarak ele alınması ve bu kapsamda da taraflarca ortaya konulan iddia ve savunmalar ile tüm delillerin titizlikle değerlendirilerek kusurun aidiyeti ve oranına dair raporun oluşa uygun olup olmadığının tespiti gerekir. Kusur oranlarının kesin olarak tespiti hem maddi hem de manevi tazminat miktarını doğrudan etkilemesi bakımından önem taşımaktadır. Zira maddi tazminat davalarında sigortalının kazanç kaybının hesaplanmasında davacının kendi kusuru oranında tespit olunan kazanç kaybından indirim yapılacağı gibi yine manevi tazminat davalarında hükmedilecek miktarının takdirinde tarafların kusur durumu yine mahkemece öncelikle dikkate alınacaktır.
Ayrıca yargılamaya konu ihtilafın sağlıklı biçimde çözülmesi için asıl işveren-alt işveren kavramlarının açıklanmasında fayda bulunmaktadır.
4857 sayılı Kanun’un 2.maddesine göre bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir.
İş Kanunu’nun 2.maddesinin 7.fıkrasına göre bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.
5510 sayılı Kanun’un 12/6.maddesi ile de asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumlu tutulmuştur.
4857 sayılı Kanun’un 2/7.maddesi ile işçilerin İş Kanunu’ndan, sözleşmeden ve toplu iş sözleşmesinden doğan hakları, 5510 sayılı Kanun’un 12/6.maddesi ile de Kurumun alacakları ve işçinin sosyal güvenlik hakkı daha geniş koruma-güvence altına alınmak istenmiştir. Aksi halde, 4857 veya 5510 sayılı Kanun’dan kaynaklanan yükümlülüklerinden kaçmak isteyen işverenlerin işin bölüm veya eklentilerini muvazaalı bir biçimde başka kişilere vermek suretiyle yükümlülüklerinden kaçması mümkün olurdu.
Asıl işveren ile alt işverenin birlikte sorumluluğu “müteselsil sorumluluktur”. Asıl işveren, doğrudan bir hizmet sözleşmesi bulunmamakla birlikte İş Kanunu’nun 2.maddesinin 6.fıkrası gereğince alt işverenin işçilerinin iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle uğrayacakları maddi ve manevi zarardan alt işveren ile birlikte müteselsilen sorumludur. Bu nedenle meslek hastalığına veya iş kazasına uğrayan alt işverenin işçisi veya ölümü halinde mirasçıları tazminat davasını müteselsil sorumlu olan asıl işveren ve alt işverene karşı birlikte açabilecekleri gibi yalnızca asıl işverene veya alt işverene karşı da açabilirler.
Öte yandan asıl işveren ile alt işveren arasında yapılan sözleşme ile iş kazası veya meslek hastalığına bağlı maddi ve manevi tazminat sorumluluğunun alt işverene ait olduğunun kararlaştırılması; bu sözleşmenin tarafı olmayan işçi veya mirasçıları da bağlamaz.
Alt işverenden söz edebilmek ve asıl işvereni, aracının borçlarından sorumlu tutabilmek için bir takım zorunlu unsurlar bulunmaktadır.
a) İşyerinde işçi çalıştıran bir asıl işveren bulunmalıdır. Sigortalı çalıştırmayan “işveren” sıfatını kazanamayacağı için, bu durumdaki kişilerden iş alanlar da aracı sayılmayacak ve anılan madde kapsamında dayanışmalı sorumluluk doğmayacaktır.
b) Bir başka işveren, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde iş almalı ve sigortalı çalıştırmalıdır.
c) İşverenlik sıfatını, alınan işte ve o iş nedeniyle sigortalı çalıştırılması sonucunda kazanmış olması aranacaktır. Bu kişinin diğer bir takım işyerlerinde çalıştırdığı sigortalılar nedeniyle kazandığı işverenlik sıfatının sonuca etkisi bulunmamaktadır.
d) İşverenden alınan iş, işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir işyeri olarak değerlendirilebilecek nitelikte olmamalıdır, aksi halde iş alan kimse aracı değil, bağımsız işveren niteliğinde bulunacaktır.
e) İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, iş anahtar teslimi verildiğinde veya işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı) Yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt-üst işveren ilişkisi bulunmayacaktır.
f) Alt işverenin aldığı iş, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki işin bir kesimi yada yardımcı işler kapsamında bulunmalıdır. Asıl işverenden alınan iş, onun sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir nitelik taşımaktaysa, işi alan kimse alt işveren değil, bağımsız işveren sayılacaktır. Bu noktada belirleyici yön; yapılan işin, diğerinin bütünleyici, yardımcı parçası olup olmadığıdır. İşyerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcısı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi halinde, alt işverenden söz etme olanağı kalmayacak, ortada iki bağımsız işveren bulunacaktır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.05.1995 gün ve 1995/9-273-548 sayılı kararı da aynı yöndedir.)
Somut olayda, davalı Türk Telekominikasyon A.Ş.’nin Siverek Türk Telekom Lisesi inşaatının yapım işini davalı A. İnş. A.Ş.’ye verdiği, bu şirket tarafından inşaatın asansör imalatı dışında tüm işlemlerinin yürütülmesinin sözleşme ile davalı Ilgın İnş. İç ve Dış Tic. A.Ş.’ye verildiği, davacı sigortalının davalı Ilgın İnş. İç ve Dış Tic. A.Ş. işçisi olarak inşaatın kalıp montaj işinde çalışırken elini makinaya kaptırması sonucu iş kazası geçirdiği anlaşıldığından, davalı A. İnş. A.Ş.(YDS İnş. A.Ş.)’nin inşaatın asansör imalatı dışında kalan işlemlerinin yapılmasını davalı I. İnş. İç ve Dış Tic. A.Ş. devretmesine dair sözleşmenin anahtar teslimi sözleşme olmadığı gibi, davalıların aralarında yaptıkları protokol hükümlerinde iş güvenliği önlemlerinin alınmasından alt işveren Ilgın İnş. İç ve Dış Tic. A.Ş.’nin sorumlu tutulmasının asıl işvrenin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasından sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı, öte yandan dava konusu zararlandırıcı olay nedeniyle SGK tarafından davalılar aleyhine açılan ve onanarak kesinleşen rücuan tazminat davasında da davalı asıl işveren Aksa İnş. A.Ş.(YDS İnş. A.Ş.)’nin diğer davalı ile müteselsilen sorumluluğuna karar verildiği dikkate alınarak, davalı A. İnş. A.Ş.(YDS İnş. A.Ş.)’nin tazminatlardan asıl işveren sıfatıyla müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken, eksik ve hatalı değerlendirme ile hakkında kusur yokluğundan davanının reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
3-İş kazası nedeniyle tazminat alacağı haksız fiile dayalı olup, faiz başlangıcı tazminatı doğuran zararlandırıcı olay tarihidir.
Somut olayda, dava konusu iş kazasının 30.08.2006 tarihinde meydana geldiği, dava dilekçesi ile 1.000,00 TL maddi ve 40.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi davalılardan tahsiline karar verilmesinin talep edildiği, davacı tarafça sunulan 18.03.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat istemi artırılarak 50.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesinin talep edildiği, Mahkemece davacı sigortalı yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminatlara olay tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, yanılgı ile dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
4- Davalı Türk Telekominikasyon A.Ş. yönünden davanın husumetten reddine karar verilmesi nedeniyle bu davalı yararına maddi ve manevi tazminat istemleri yönünden tek bir maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde maddi tazminat istemi için nisbi, manevi tazminat istemi için maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı M.. A.. ve davalı I.. A.. ‘nin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 01/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.