Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/22094 E. 2014/325 K. 14.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/22094
KARAR NO : 2014/325
KARAR TARİHİ : 14.01.2014

MAHKEMESİ : Mersin 3. İş Mahkemesi
TARİHİ : 10/09/2013
NUMARASI : 2012/51-2013/342

Davacı, sigortalılık başlangıcının 16/09/1983 olduğunun ve davalılardan işverene ait işyerinde 1 gün sigortalı olarak çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ….. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava, sigorta başlangıç tarihinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalı işverenin kimliğinin belirlenemediği gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 16/09/1983 tarihinin sigorta başlangıç tarihi olarak tespitini istediği, davanın A.. O.. taraf gösterilerek açıldığı, davacıya ait 16/09/1083 tarihli işe giriş bildirgesinin bulunduğu, işe giriş bildirgesinde de işveren adının A.. O.. olarak kayıtlara geçtiği, mahkemece davalı adi ortaklığa ilanen tebligat yapıldığı, Sosyal Güvenlik Kurumu’nda da davalı adi ortaklığa ait bilgi ve belgelerin bulunmadığı, davacının davalı adi ortaklıkta fiilen çalışıp çalışmadığının tespitiyle ilgili zabıta araştırması yaptırıldığı ancak davalı adi ortaklığın ortaklarının tespiti ile ilgili zabıta araştırmasının yaptırılmadığı, davacı tarafça davalı adi ortaklık ortaklıklarından birinin davalı H.. P.. olduğunun bildirildiği ve davalı H.. P.. davaya dahil edildiği, adi ortaklığın diğer ortaklarının tespit edilemediği ve bu nedenlerle mahkemece davalı işverenin kimliğinin belirlenemediği gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Burada yeri gelmişken adi ortaklık kavramı üzerinde durmakta yarar bulunmaktadır. Adi ortaklık; Türk Borçlar Kanunu 620/1. maddesinde “Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. Diğer bir anlatımla, adi ortaklık; birbirini tanıyan, birbirlerinin kabiliyet ve şahsiyetlerine güvenen, eşit ve aynı durumda olan kişilerin, müşterek amacın gerçekleştirilmesini sağlayacak vasıtaları (sermaye paylarını) ortaklığa getirme konusunda karşılıklı ve uygun irade beyanlarının birbirine ulaşmasıyla teşkil eden bir şahıs birliğidir. Yapılan tanımdan da anlaşılacağı üzere, adi ortaklık sözleşmesi; kişi, sermaye ve sözleşme unsurlarını içermektedir.
Adi ortaklığın tüzel kişiliği yoktur. Bu nedenle adi ortaklığa karşı açılan dava, diğer ortakların tümüne karşı yöneltilmiş demektir. Başka bir anlatımla, aktif ve pasif taraf ehliyeti tüm ortaklara aittir. Bu açıdan ortaklar arasında mecburi dava arkadaşlığı vardır. Adi ortaklık, adına üçüncü kişiler aleyhine açılacak davaların bütün ortaklar tarafından açılması gerekir. Keza, bir ortağın diğer ortak veya ortaklar aleyhine açtığı davada da, tüm ortaklar davaya dahil edilmelidir.
Somut olayda; mahkemece ortaklar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunan adi ortaklık ortaklarının davalı H.. P.. dışındakilerinin davaya dahil edilmediği, taraf teşkilinin sağlanmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılacak iş, ilgili vergi dairesinden davalı adi ortaklığa ait bilgiler sorulmalı, adi ortaklığın ortaklarının tespitiyle ilgili zabıta araştırması yaptırılmalı, gerekirse davacı tarafın adi şirket ortağı olarak bildirdiği davalı H..P.. isticvap edilerek diğer ortak veya ortaklar tespit edilmeli, diğer delil ve belgeler araştırılmalı, taraf teşkili sağlanarak tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 14.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.