Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/21856 E. 2013/24586 K. 23.12.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/21856
KARAR NO : 2013/24586
KARAR TARİHİ : 23.12.2013

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

K A R A R
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 1. ve 3.maddelerine göre uygulanmaya devam edilmekte olan HUMK’nun 427. maddesine göre 2013 yılında mahkemelerce verilecek kararların temyiz edilebilmesi için, temyize konu dava değerinin 1.820,00 TL.’sini geçmesi gerekir.
Somut olayda, temyiz konusu dava değeri 1.476,24 TL’dir.
Bu durumda hüküm kesin nitelik taşıdığından 1.6.1990 gün ve 1989/3 E. 1990/4 K. Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı da göz önünde tutularak davalı Kurum avukatının temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıdaki nedenlerle davalı Kurum avukatının temyiz dilekçesinin REDDİNE, 23.12.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Mahkemenin davayı esastan inceleyebilmesi için varlığı veya yokluğu gerekli olan hallere, “dava şartları” denir. Dava şartları, HMK m. 114 de gösterilmiştir. Amaç, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek ve davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasını sağlamaktır. Dava şartlarının bulunmadığı bir davanın dinlenilmesi ve esastan karar verilmesi mümkün değildir. Dava şartlarının eksik olduğu bir davanın esastan karara bağlanmasına taraflar rıza gösterseler bile, hakimin davayı dava şartı yokluğundan reddetmesi gerekir.
Göreve ilişkin kurallar HMK m. 1 gereği kamu düzenindendir. Görevin kamu düzenine ilişkin bulunmasının doğal sonucu, bu alan tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir alan değildir. Taraflar anlaşmak suretiyle, somut uyuşmazlık bağlamında görevli olmayan bir yargı yerini görevli hâle getiremezler. Görev ve yargı yolunun caiz olmasına ilişkin kurallar da HMK m. 114/1-b-c gereği bir dava şartı olup, bu kurallara aykırılık, hüküm kesinleşinceye kadar mahkeme ve Yargıtay tarafından re’sen gözetilir ve taraflarca da ileri sürülebilir (YİBBGK nun 04.02.1959 tarih, 1957/13-1959/5 sayılı kararı). Nitekim HMK nun 115/2. maddesi gereği mahkeme görevli olup olmadığını; HMK nun 355. maddesi gereği ise, istinaf mahkemesi kamu düzenine aykırılığı re’sen gözetir. Bunun için tarafların hükmü görevsizlik sebebiyle temyiz etmiş olmalarına dahi gerek olmaksızın, tarafların ilk kez yargıtayda ileri sürmeleri mümkündür. Bu nedenle görev, usuli kazanılmış hakkın istisnalarından biridir ve daha önce mahkemenin görevsizliği konusunda herhangi bir karar verilmemiş olsa bile, daha sonra bu hususun gözönüne alınması mümkündür.
Temyize konu uyuşmazlığın kesinlik sınırında olması, kamu düzeninden ve dava şartlarından olan görev hususunun incelenmesine engel oluşturmaz. Dava şartlarının sayıldığı HMK m. 114 de dahi “yargı yolunun caiz olması” (114/1-b); ve “mahkemenin görevli olması” (m. 114/1-c) inceleme sırası bakımından kesinlikten daha önce gözetilecek bir husustur. Zira bir olumsuz dava şartı olarak sayılan kesinlik aynı maddenin yargı yolu ve göreve ilişkin hususların incelenmesinden sonra yani m.114/1-i bendinde düzenlenmiştir.
Dairemizin pek çok kararında; kamu kurumu niteliğinde olan davalıya husumet yöneltilerek kurumu belli doğrultuda tasarruf kesintisi, kurum katkısı ve nema alacağının ödenmesine ilişkin idari işlem tesis etmeye zorlayıcı hüküm kurulması amaçlandığına göre talebin idari nitelik taşıdığı kabul edildiği; tasarruf kesintilerinin ilgililerin iradeleri dışında, idarenin kamu gücü kullanılarak yapıldığı, konunun kamu hukuku alanına ilişkin olduğu gözetildiğinde; tasarruf kesintisi, kurum katkısı ve nemaların tahsili istemiyle, idareye karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, idari yargı yerinin görevli olduğuna dair Uyuşmazlık Mahkemesi 06.12.2010 tarih ve 2010/186-256 E-K sayılı olarak kararı da dikkate alındığında bu tür bir uyuşmazlığın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği, 2577 sayılı İYUK. gereğince “idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları zarar görenler tarafından açılacak tam yargı davaları” idari dava olarak belirlendiği, davalı Hazine hakkındaki davanın 2577 sayılı yasanın 2. maddesi uyarınca adli yargının görevi dışında kalması nedeniyle yargı yolu bakımından dilekçenin reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozma yapılmıştır.
Somut uyuşmazlık bakımından da mahkemenin görevsiz olduğu anlaşılmasına rağmen, kararın miktar itibariyle kesin olmasından bahisle bu husus inceleme dışı bırakılmıştır. Bundan çıkan sonuç, kesinlik sınırında kalan uyuşmazlıklar bakımından iş mahkemesi görevli, kesinlik sınırını aşan uyuşmazlıklar bakımından yargı yolu caiz olmayıp, idari yargı görevli olmaktadır. Görev ve yargı yolu kamu düzeninden olmakla kesinlik sınırı gözeltilmeksizin dosyanın esastan incelenip bozulması gerektiğinden sayın çoğunluğun kesinlikten reddine ilişkin görüşüne katılmamaktayım.