Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/21745 E. 2014/1259 K. 27.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/21745
KARAR NO : 2014/1259
KARAR TARİHİ : 27.01.2014

Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi ve davacı vekilince duruşma talep edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalının tüm; davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, iş kazasına sonucu ölen işçi Ali’nin eşi ve çocuklarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Somut olayda; ölen sigortalının %15; davalı işverenin % 70; dava dışı işçi İsmail’in %5; dava dışı şantiye sorumlusu Şener’in %10 oranında kusurlu oldukları dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Mahkeme, uyulan bozma ilamı sonrasında, davanın kısmen kabulü ile, takdiren 20.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı eş Güllü’ye verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar vermiştir.
Yerel Mahkemece uyulmasına karar verilen 04/04/2013 tarihli bozma ilamında, “Davacı eş Güllü yararına hükmedilen 70.000 TL manevi tazminat fazladır.” ifadesine yer verilmiştir.
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Bu ilkeler gözetildiğinde, bozma kararı sonrasında bozma ilamına uyularak davacı yararına hükmedilen 20.000 TL manevi tazminatın da bir miktar az olduğu ortadadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden taraflardan davalıya yükletilmesine, 27/01/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.