Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/21726 E. 2014/4912 K. 17.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/21726
KARAR NO : 2014/4912
KARAR TARİHİ : 17.03.2014

MAHKEMESİ : Manavgat İş Mahkemesi
TARİHİ : 20/05/2013
NUMARASI : 2008/100-2013/210

Davacı, iş kazası sonucu malüliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, 30.06.2005 tarihindeki iş kazasında yaralanan sigortalının maddi ve manevi zararının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, 60.000,00TL maddi, 2.000,00TL manevi tazminatın davalı şirketten tahsiline karar verilmiştir.
5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde İş kazasının 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5 nci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç iş günü içinde iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde iş kazasının öğrenildiği tarihten başlayacağı, Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık İş Müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabileceği bildirilmiştir.
Kurumun iş kazası tahkikatının ve giderek zararlandırıcı olayın iş kazası olarak tespitinin açılan tazminat davalarına doğrudan etkisi bulunmaktadır. Şöyle ki İş kazasından kaynaklanan tazminat davaları nitelikçe Kurumca karşılanmayan zararların tahsiline ilişkin davalar olduğundan mükerrer tahsile neden olunmasının önüne geçebilmek için iş kazası sigorta kolundan Kurumun hak sahiplerine bağladığı gelirlerin tespiti ile bunun hesaplanan tazminattan tenzili gerektiği gibi,tek başına manevi tazminat davası açılması durumunda dahi mahkemenin görevine ilişkin neticeleri bulunmasından dolayı(olay iş kazası değilse yargılama iş mahkemelerinde yapılamayacağından) Kurumun iş kazası tahkikatı ve giderek olayın iş kazası olarak tespit olunması önem arz etmektedir.
Somut olayda ise SGK Başkanlığınca davaya konu zararlandırıcı olay nedeniyle yapılmış bir iş kazası tahkikatının bulunmadığı ve giderek de Kurum tarafından davacının maluliyet oranına dair bir tespitin yapılmayıp sigortalıya iş kazası sigorta kolundan bir gelir de bağlanmadığı anlaşılmaktadır.
Kurumun iş kazası tahkikatı iş kazalarından kaynaklanan tazminat davaları için oldukça önemlidir. Zira iş kazalarından kaynaklanan tazminat davaları nitelikçe Kurum tarafından karşılanmayan maddi zararların tazminine ilişkin davalar olup bu yönüyle maddi tazminat davasına direk etkisi yanında Mahkemelerin görevine dair neticesinin de bulunması hasebiyle de öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası niteliğinde olup olmadığının tespiti ön sorundur. Bu ön sorunun çözümündeki ilk basamak ise Kurum tarafından yapılacak olunan iş kazası tahkikatıdır. Bu tahkikattan olumlu netice alınamaz yani olay Kurum tarafından iş kazası olarak kabul edilmez ise yapılacak olan iş bu kez, iş kazasının tespiti ile ilgili ihtilaf Sosyal Güvenlik Kurumunun hak alanının doğrudan ilgilendirip işbu tazminat davasında ise Kurum taraf olmadığından SGK ile işverenin hasım gösterildiği iş kazası tespit davası açmak olacaktır.
Tüm bu açıklamalardan sonra yargılamaya konu zararlandırıcı olay nedeniyle Kurumca yapılmış bir iş kazası tahkikatının bulunmadığının anlaşılmasına göre yapılacak iş; öncelikle 30.06.2005 tarihindeki olaya dair Kurumun iş kazası tahkikatının neticesini beklemek, Kurumun olayı iş kazası kabul etmez ise Sosyal Güvenlik Kurumuna ve hak alanını etkileyeceğinden işveren aleyhine “iş kazasının ve maluliyet oranının tespiti” davası açması için davacıya önel vermek, tespit davasını işbu dava için bekletici sorun yaparak çıkacak sonuca göre tüm delilleri bir arada değerlendirip neticesine göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde temyiz eden davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,bozma nedenine göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 17.03.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.