Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/21115 E. 2014/12962 K. 09.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/21115
KARAR NO : 2014/12962
KARAR TARİHİ : 09.06.2014

MAHKEMESİ : Kocaeli 3. İş Mahkemesi
TARİHİ : 05/11/2013
NUMARASI : 2012/458-2013/359

Davacı, yetim aylığının kesilmesine ilişkin kurum işleminin iptaline, borçlu olmadığının tespitine, kesilen aylıkların faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacının aldığı ölüm aylığını, 5510 sayılı Kanunun 56/2 fıkrası uyarınca iptal eden kurum işleminin iptali ile aylıkların kesildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte yeniden bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56 maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının, 30/11/2007 kesinleşme tarihli ilam ile eski eşinden TMK.nun 166/3. fıkrası uyarınca anlaşmalı olarak boşandığı, yaptığı başvuru sonucunda davalı kurum tarafından davacıya, 2001 yılında ölen babasından dolayı 01/01/2008 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlandığı anlaşılmış, isimsiz telefon ihbarı üzerine davalı Kurum tarafından başlatılan tahkikat sonucu düzenlenen 30/09/2010 tarihli kontrol memuru raporuna göre; davacının kayıtlı olduğu adres itibari ile Yalı mahallesi muhtarlık kayıtlarının tetkikinden davacı ve eski eşinin yerleşim yeri adreslerinin aynı olduğu anlaşılmış, muhtar, davacının eski eşi ile yaşadığını beyan etmiş, davacı ve eski eşinin, 30/09/2010 tarihli aynı konutta yaşayanlara ilişkin bildirim belgesinde çocukları ile birlikte Y. Mah. K. Cad. No:6/2 G./Kocaeli adresinde ikamet ettiklerini muhtarlığa bildirdikleri görülmüş, çevre soruşturmasında davacı ve eski eşinin belirtilen adreste birlikte yaşadıkları öğrenilmiştir. Seçmen kayıtları incelendiğinde, davacı ve eski eşinin 2007 yılında boşanmalarına rağmen 2011 yılında dahi aynı adreste kayıtlı olup, 2009
ve 2011 seçimlerinde aynı adreste ardı ardına oy kullandıkları tespit edilmiş, mahkemesince yaptırılan 17/01/2013 tarihli kolluk araştırmasında, davacının yaşadığı ev ile çocukları ve eski eşinin yaşadığı evin aynı avlu içerisinde bulunduğunu, evlere girişlerin farklı olduğu için aynı evde hiçbir zaman kalmadıkları bildirilmiş, mahkemesince dinlenen davacının kardeşi tanık F.. S.., davacının bir süre Ulaşlı’da kendisi tarafından kiralanan yazlık evde kaldığını, sonrasında eski kayınvalidesinden kalan evde çocukları ile kaldığını, bu evin altında eski eşinin kaldığını, ancak fiilen birlikte yaşamadıklarını bildirmiş;
Kamu tanığı muhtar H.. T.. ise önceki beyanını haklı nedene dayanmaksızın değiştirerek, davacı ve eski eşinin aynı adreste kayıtlı olmakla birlikte birbirinden bağımsız hanelerde ayrı ayrı yaşadıklarını, davacı ve çocuklarının orta katta, eski eşin ise en alt katta kaldığını beyan etmiş olup, kamu tanığı olan aza Y.. K.., boşanmadan haberi olmadığını, davacının Refik ile evli olduğunu bildiğini, Kısıkkaya mevkiinde yaşadıklarını, ancak ev ortamları hakkında bilgisinin bulunmadığını; kamu tanığı aza İ.. K.. ise davacının kayıvalidesinin evinde kaldığını, boşandığından haberdar olmadığını ifade etmişlerdir. Mahkemesince yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesinde, davacının yaşadığını iddia ettiği kayınvalidesine ait evin üst katında bulunan tek kişilik odanın bağımsız bölüm niteliğinde olduğu tespitlerine yer verilmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 59/2. maddesinde “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında tespit ettikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler, yemin hariç her türlü delile dayandırılabilir. Bunlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda, kontrol memuru raporunun içeriğine göre mahalle muhtarı ve beyanı alınan çevre sakinlerinin davacı ve eski eşinin boşandıklarından haberdar olmamaları ve belirtilen adreste fiilen birlikte yaşadıklarını bildirmeleri, mahalle muhtarı tarafından dosyaya sunulan 30/09/2010 tarihli aynı konutta yaşayanlara ilişkin bildirim belgesinde davacı, eski eşi ve çocuklarının adının yer alması, 2007 yılında boşanmalarına rağmen 2011 yılında dahi aynı adreste kayıtlı olup, 2009 ve 2011 yılı seçimlerinde aynı adreste ardı ardına oy kullanmaları ve davacının eşinden boşanmasına rağmen, kayınvalidesine ait evin, bağımsız bölüm niteliğindeki tek odadan ibaret üst kısımda yaşadığı, eski eşinin ise bu evin alt kısmında yaşadığı iddiasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı göz önüne alındığında; davacı ve eski eşinin, boşanma sonrasında da birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olup, 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, davanın reddi gerekirken mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi; usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 09/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.