YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/21019
KARAR NO : 2014/3562
KARAR TARİHİ : 03.03.2014
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 10. İş Mahkemesi
TARİHİ : 19/09/2013
NUMARASI : 2010/1286-2013/323
Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı S.. V.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, 18.04.2010 tarihinde geçirdiği iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, davalılar M.. A.. ve S.. E.. aleyhine açılan davaların reddine, davacı çocuk Zeynep’in maddi tazminat davasının reddine, davacı eş Çiğdem ile çocuklar İkra ve Bayram’ın maddi tazminat davalarının kabulüne yine tüm davacıların manevi tazminat istemlerinin kabulü ile hüküm altına alınan maddi ve manevi tazminatların davalı Sosyal Hizmetler Vakfından tahsiline karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, tarafların 18.12.2013 tarihli “Sulh Protokolü, Ödeme Makbuzu ve İbraname ” başlıklı sözleşme ile yargılama konusu ihtilafa ilişkin hususlarda uzlaştıkları anlaşılmaktadır.
6100 sayılı H.M.K’nın 313 ve devamı maddelerinde düzenlenen sulh müessesesinin taraflar arasındaki ihtilafı ve giderek de yargılamayı sonlandıran bir işlem olduğu hususu açıktır. Yine sulhun bir sözleşme olduğu ve tarafların üzerinde tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda yapılabileceği de izahtan varestedir. Tarafların sulh olması durumunda Mahkeme, eğer taraflar sulha göre karar verilmesini isterler ise bu sulh sözleşmesine göre karar verecek, sulha göre karar verilmesi taraflarca istenmez ise bu kez karar verilmesine yer olmadığına karar verecektir.
Somut olayda, tarafların hükümden sonra 18.12.2013 tarihli “Sulh Protokolü, Ödeme Makbuzu ve İbraname ” başlıklı sözleşme ile sulh oldukları anlaşılmaktadır. Sulh bir sözleşme türü olduğuna göre kural olarak taraflar arasında karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanının var olduğu kabul edilmelidir. Taraflarca sulh sözleşmenin sıhhatini etkileyen bir irade bozukluğu ve aşırı yararlanma hali gibi hususlar ileri sürülmedikçe göre taraf iradelerinin ortaya döküldüğü sözleşmeye(sulha)göre karar verilmesi olması gerekendir. Zaten bu husus H.M.K’nın 315 maddesinde de bu haliyle açıkça belirtilmiş olup özetle tarafların sulha göre karar verilmesini istemesi durumunda Mahkemenin sulh sözleşmesine göre karar vermesi gerektiği hükmü düzenlenmiştir. Hal böyle olunca Mahkemece tarafların hüküm sonrasında düzenledikleri 18.12.2013 tarihli “Sulh Protokolü, Ödeme Makbuzu ve İbraname ” başlıklı sulh sözleşmesi de gözetilerek karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
O halde, davalı Sosyal Hizmetler Vakfı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden S.. V..’na iadesine
03.03.2014 gününde oy birliği ile karar verildi.