Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/20439 E. 2014/17540 K. 16.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/20439
KARAR NO : 2014/17540
KARAR TARİHİ : 16.09.2014

MAHKEMESİ : Manisa 3. İş Mahkemesi
TARİHİ : 24/09/2013
NUMARASI : 2013/37-2013/197

Davacı, ölen Bağ-Kur’lu eşinden aldığı ölüm aylığı ile birlikte ölen Bağ-Kur’lu babasından ölüm aylığı almaya hak kazandığının tespitiyle aksi yöndeki Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Davacı, 1479 sayılı Yasa kapsamında bulunan eşinden almakta olduğu ölüm aylığının yanısıra ayrıca yine 1479 sayılı Yasa kapsamında olup ölen babasından dolayı da ölüm aylığı alabileceğinin tespitini istemiştir.
Mahkemece yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olan eşinin 22.05.2006 tarihinde vefat ettiği, 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olan babasının 11.05.1982 tarihinde vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık; 1479 sayılı Yasa kapsamında ölen eş ve babadan dolayı ayrı ayrı ölüm aylığı bağlanıp bağlanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 1479 sayılı Yasanın 46/2.maddesinde “ Sigortalının kız çocuklarına bağlanan aylıklar, bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmaya başladıkları veya evlendikleri tarihi takip eden aylık ödeme tarihinden itibaren kesilir. Aylığın kesilmesine yol açan nedenlerin ortadan kalkması halinde, bu Kanunun 45 inci maddesinin ikinci fıkrasının ( c ) bendi hükmü saklı kalmak şartıyla, bu tarihi takip eden aylık ödeme tarihinden başlanarak yeniden aylık bağlanır. Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda; 1479 sayılı Yasanın 46/2.maddesi göz ardı edilerek davanın reddi yerine yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16.09.2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Ölüm aylıklarına hak kazanılma şartları sigortalının ölüm tarihinde (hakkı doğuran olay) yürürlükte bulunan Yasa hükümlerine göre belirlenir.
Somut olaydaki uyuşmazlığın yasal dayanağı babanın ölüm tarihi olan 11/05/1982’de yürürlükte bulunan 02/09/1971 tarihli 1479 sayılı yasanın 46. maddesidir. Bu yasanın 2. ve 3. fıkralarının etkisi 24/08/2000 tarihli 619 sayılı kanun hükmündeki kararnamenin yürürlük tarihine kadar devam edecektir.
02/09/1971 tarihli 1479 sayılı yasanın 46. maddesinin 2. fıkrasında ”Sigortalının kız cocukları evlenirse bağlanan aylık kesilir. Aylığın kesilmesine yol açan evlenmenin son bulması halinde, dul kaldığı tarihi takip eden aybaşından itibaren geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak kaydı ile yeniden aylık bağlanır ” hükmü yer almaktadır.
619 sayılı kanun hükmünde kararname ile yasanın bu şekli “sigortalının kız coçuklarına bağlanan aylıklar, bu kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmaya başladığı veya evlendikleri tarihi takip eden aylık ödeme tarihinden itibaren kesilir. Aylığın kesilmesine yol açan nedenlerin ortadan kalması halinde bu kanunu 45. maddesinin 2. fıkrasının (c)bendi saklı kalmak şartıyla, bu tarihi takip eden aylık ödeme tarihinden başlanarak yeniden aylık bağlanır. Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan da fazla olanı ödenir ” hükmü yer almaktadır. Ancak bu fıkranın yürürlük tarihi itibari ile somut olayımızla ve de ölen babasının ölüm tarihinin 11/05/1982 olması nedeniyle uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Davacının eşi 22/05/2006’da vefat ettiğinden dul aylığı evlenmemek kaydı ile talep üzerine takip eden aybaşında hakedilecektir. Bunu haketmek için başka bir şarta ihtiyaç yoktur. Diğer yandan ölen babasından dolayı yetim aylığının 2. aylık olarak hak edebilmesi için ölüm tarihi olan 22/05/1982’de yürürlükte bulunan 46. madde hükümlerinin incelenmesinde şartların, dul olmak ve geçimini sağlayacak aylık gelirinin bulunmaması gerektiği görülmektedir. Bu tarihte geçimin sağlanması için ne kadar parasal kaynak ve imkanın var olması gerektiği hususunun öncelikle, araştırılması ve tartışılması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla dul aylığının miktarı haksahibine geçimini sağlamaya yeterli bir miktarda bulunup bulunmadığı hususu gözden geçirilmeli bir başka gelir kaynaklarının varlığının da araştırılmasına ve tümünün tartışılmasına gerek bulunmaktadır.
Bu varlık kaynaklarının aylık bağlama tarihinde, geçimi için yeterli olmadığı kanaatine varlığında da II. aylığın bağlaması gerektiğine karar verilmelidir.
Oysa yerel mahkemece yasanın 12/09/1971 tarihindeki şekli değil 619 sayılı Kanun hükmünde kararname ile yürürlüğe giren şekli ve bunun Anayasa Mahkemesince iptalinden sonra devamında benzer hükümleri taşıyan 4956 sayılı Yasa ile 46. maddesi ile değil, dava konusu olaylarla ilğisi olmayan 506 sayılı Yasa’nın 68. Madde hükümleri ile somut olay çözülmeye çalışılmıştır. Diğer yandan “aynı sigortalılıktan dolayı çifte aylığa hak kazanılamaz” görüşlerine de katılamamaktayım. Çünkü şartları oluşmak kaydıyla aynı Sosyal Güvenlik Kurumu kaynaklı 2 aylık sigortalıda birleşebilir.(506/68. V. ve geçici 91. maddesi gereğince bağlanacak aylıklar) Ancak 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra tüm Sosyal Güvenlik Kurumları tek çatı altında birleştirildikten sonra, aynı sigortalı için aylık-gelir kıyası yapılarak bazen çift bazen yüksek olan tek aylığa geçilebilir. Bunun sebebi ise tamamen çatının tekleşmesinden kaynaklanmaktadır. Bu olgu da 01/10/2008’den sonra işe başlayan sigortalılar ile her iki ölüm tarihinin (baba, eş ) yukarıdaki anılan tarihten sonra gerçekleşmiş olması halinde düşünülebilecek ihtimallerdir. Somut olayla yine ilgisi yoktur.
Anlatılan bu nedenlerle tüm dosya kapsamı ve yerel mahkeme kararının eksik araştırma ile farklı yasa maddesine dayalı kabul kararının yukarıdaki değişik bu gerekçe ile bozulması yerine yazılı gerekçe ile bozma yönündeki daire çoğunluk görüşüne katılamamaktayım.