Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/19948 E. 2014/16767 K. 09.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/19948
KARAR NO : 2014/16767
KARAR TARİHİ : 09.09.2014

MAHKEMESİ : Ankara 8. İş Mahkemesi
TARİHİ : 22/05/2013
NUMARASI : 2010/137-2013/485

Davacı, davalılardan işverenlere ait işyerinde 26/06/2008 tarihinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacı ile davalılar M.. ve L.. K..’un murisi S.. K.. arasındaki ilişkinin istisna sözleşmesi olduğu ve S.. K..’un ölümü ile sonuçlanan 26.06.2008 tarihli kazanın iş kazası olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de; bu sonuca yanlış değerlendirme ile gidilmiştir.
Bir olayın iş kazası olabilmesi için ön koşul, taraflar arasındaki ilişkinin hizmet akdi olmasıdır. 506 sayılı Kanun’un 2. maddesinde, bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların sigortalı sayılacağı belirtilmiştir. Anılan Kanun kapsamında sigortalı sayılmanın koşulları; hizmet akdine göre çalışma, sözleşmede öngörülen edimin (hizmetin) işverene ait iş yerinde veya iş yerinden sayılan yerlerde görülmesi, kanunda açıkça belirtilen sigortalı sayılmayacak kişilerden olunmamasıdır. 4857 sayılı İş Kanununun 8. maddesinde “iş sözleşmesi” tanımına yer verilmiş ise de, her iki kanunun amacı, ortaya koyduğu ilkeler ve dayandığı hukuksal normlar farklılık gösterdiğinden, bu tanımın 506 sayılı Kanun yönünden bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Pozitif hukukumuzda hizmet akdi Borçlar Kanununun 393. maddesinde tanımlanmış olup, her ne kadar tanımda “ücret” unsuruna yer verilmiş ise de, 506 sayılı Kanunun sistematiği ve takip eden diğer maddelerin düzenleniş şekli, anılan unsurun sigortalı niteliğini kazanabilmek için zorunlu olmadığını ortaya koymaktadır. Baskın olan bilimsel ve yargısal görüşlere göre, hizmet akdinin ayırıcı ve belirleyici özelliği, “zaman” ve “bağımlılık” unsurlarıdır. Zaman unsuru, çalışanın iş gücünü belirli veya belirsiz bir süre içinde işveren veya vekilinin buyruğunda bulundurmasını kapsamaktadır ve anılan sürede buyruk ve denetim altında (bağımlılık) edim yerine getirilmektedir. Bağımlılık ise, her an ve durumda çalışanı denetleme veya buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi
ile ilgili buyruklar dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte bir bağımlılıktır. Hizmet akdi, çoğu kez Borçlar Kanununun 470. maddesinde tanımlanan istisna akdi (eser sözleşmesi) ile karıştırılabilmekte, ikisinin ayırt edilebilmesi bazı durumlarda güçleşmektedir. Çalışan, iş gücünü belirli veya belirsiz bir zaman için çalıştıranın buyruğunda bulundurmakla yükümlü olmayarak, işveren buyruğuna bağlı olmadan sözleşmedeki amaçları gerçekleştirecek biçimde edimini görüyorsa, sözleşmenin amacı bir eser meydana getirmekse, çalışma ilişkisi istisna akdine dayanıyor demektir. Hizmet akdinde ise çalışan, emeğini iş sahibinin emrine hazır bulundurmaktadır ve ücret, faaliyetin meydana gelmesinin sonucu için değil, bizzat yapılan faaliyetin karşılığı olarak ödenmektedir.
Öte yandan, davanın yasal dayanağını belirgin olarak olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasa’nın 11/A maddesi oluşturmaktadır. Anılan maddeye göre, iş kazası a)sigortalının işyerinde bulunduğu sırada b)işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla c)sigortalının, işveren tarafından görev ile başka yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d)sigortalıların işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında sigortalıya hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaylardır. Zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası sayılması için 1)sigorta olayına maruz kalan kişinin 506 sayılı Yasa’nın 2. maddesi anlamında sigortalı olması 2) Sigorta olayının, maddede sayılı sınırlı olarak belirtilen hal ve durumlardan birinde meydana gelmesi koşuldur. Başka bir anlatımla, sigorta olayının iş kazası sayılabilmesi için iki koşulun birlikte gerçekleşmesi zorunludur.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; müteahhit olan davacıya ait inşaat işyerinin 22.05.2007 tarihinde 4.4003.256548.06 işyeri sicil numarası ile 506 sayılı Kanun kapsamına alındığı, davacı ile müteveffa S.. K.. arasında 11.12.2007 tarihli yazılı sözleşme imzalandığı, sözleşme içeriğinde inşaatın sıva işçiliğinin 16.000,00 TL bedel ile S.. K..’a verildiğinin belirtildiği, sıva işinin yapılmasına ilişkin detayların sözleşmede hüküm altına alındığı ve işin en geç 30.05.2008 tarihinde bitirilmesinin kararlaştırıldığı, sıva yapılan evin zemin ve asma kat üzerine 4 kat olduğu, zemin ve asma katın dükkan, 4. Katın 3 daire, diğer katların 2 daire olduğu, davalılar Murat ve L.. K..’un murisi S.. K..’un 26.06.2008 tarihinde sözleşmede belirtilen inşaatta iskele sökümü yaparken iskeleden düştüğü ve öldüğü, davacıya ait işyerinden davacı adına işe giriş bildirgesinin verilmediği ve çalışmaların bildirilmediği, Kurum ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişleri tarafından düzenlenen raporlarda olayın iş kazası olduğunun belirtildiği, davacı hakkında dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu ölüme sebebiyet vermek suçundan dava açıldığı, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin incelemesinden geçerek kesinleşen karara göre davacının dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu ölüme sebebiyet vermek suçundan mahkum olduğu, ceza davasında dinlenen tanık V.. B..’un “taşeron Salih’in işçisi olarak çalıştığını” beyan ettiği, anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacının müttehidi olduğu inşaatın sıva işinin, 16.000,00 TL bedel karşılığında 11.12.2007 tarihli sözleşme ile müteveffa S.. K..’a verildiği, sıva işinin yapılmasına ilişkin detayların açıklandığı ve işin en geç 30.05.2008 tarihinde bitirilmesinin kararlaştırıldığı, müteveffa S.. K..’un bu dönemde, işveren olan davacının buyruğuna bağlı olmadan sözleşmedeki amaçları gerçekleştirecek biçimde edimini gördüğü, taraflar arasından sözleşmenin amacının davacının müteahhidi olduğu binanın sıva işinin yapılması olduğu, müteveffa S.. K..’un bu işi kendi ekibi ile yaptığı, iskelenin kurulması ve sıva bittikten sonra sökülmesi işlemlerinin sıva işinin içine dahil olduğu, bu işlemlerin sıvadan ayrı bir işlem olmadığı, müteveffa Salih Korkut’un ekibi ile sıva işini bitirdikten sonra, iskelenin sökülmesi işini yaparken iskeleden düşerek öldüğü, müteveffa S.. K.. ile davacı arasındaki sözleşmenin sahteliği veya aksinin taraflarca kararlaştırılmadığı görülmüştür.
Bu açıklamalar ışığında davacı ile müteveffa S.. K.. arasındaki sözleşmenin istisna akdi niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre davanın kabulüne karar vermek gerekirken, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz Harcının istek halinde davacıya iadesine, 09/09/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.