Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/19912 E. 2014/13298 K. 10.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/19912
KARAR NO : 2014/13298
KARAR TARİHİ : 10.06.2014

MAHKEMESİ : Ankara 8. İş Mahkemesi
TARİHİ : 27/12/2012
NUMARASI : 2010/864-2012/1134

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle 32.182.95. TL. maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalılar vekillerince istenilmesi ve davalılardan M.. Ş.. vekilince de duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 10/06/2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılardan M.. Ş.. vekili Avukat C. M. geldi. Karşı taraf ile diğer davalı adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü, ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, temyizin kapsamı ve temyiz nedenlerine göre davalılar vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 10.11.2009 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu % 3,10 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının maddi ve manevi tazminat istemlerinin kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacının iş kazası sonucu % 3,10 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı olayda davacının % 20 asıl ve alt işveren olan davalı işverenlerin ise toplam olarak % 80 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Gerek mülga B.K’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza
olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez.
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hüküm altına alınan 10.000,00-TL manevi tazminatın fazla olduğu açıkça belli olmaktadır.
Maddi tazminata gelince: Davacının tazminatının hesabında esas alınan ücretin belirlenmesinde hataya düşüldüğü görülmektedir. İş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle sigortalının maddi tazminatının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması gerektiği ve gerçek ücretin ise; işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücret olduğu, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş ücret olmadığı Dairemizin ve giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Davacının tecrübeli bir kaynak ve tesisat montaj işçisi olduğu dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden belli olmaktadır. Bu nitelikteki bir işçinin asgari ücretle çalışmasının hayatın olağan akışına ve yaşam deneyimlerine uygun düşmeyeceği açıktır. Bu nedenle yerel mahkemece, davacının asgari ücretin üzerinde bir ücret ile çalışacağının kabulü isabetlidir. Ancak davacının olay tarihi ile hesap tarihi arasında bilinen devrede alabileceği ücretine ilişkin olarak Ankara İnşaat Sanatkarları Esnaf Odası tarafından bildirilen 2009-2012 yılları arasında “İnşaat sıhhi tesisat ustasının” alabileceği ücretlerin davacının tazminatının hesaplanmasında esas alınması hatalı olmuştur. Davacının usta olarak kabulüne elverişli bilgi ve belge dosya içerisinde mevcut değildir. Hal böyle olunca sıhhi tesisat ustası için bildirilen ücretlerin tazminatın hesaplanmasında esas alınmasının isabetsiz olduğu ortadadır.
Öte yandan davacıya davalı tarafça iş kazası sonrasında 3.000,00-TL ödemede bulunulduğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık bu ödemenin hangi amaçla yapıldığı giderek ifa amaçlı olup olmadığına ilişkindir. Bu yönüyle davanın yasal dayanağı TBK’ nun 55. maddesi olup anılan maddedeki düzenleme gereği “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” Davacı vekili davalı tarafça yapılan bu ödemenin kıdem tazminatına karşılık olduğu ileri sürülmüşse da davacının davalı işyerinde kıdem tazminatına hak kazanacak kadar bir süredir çalıştığına ilişkin dosya içerisinde bilgi ve belge mevcut değildir. Yapılacak iş davacıya işverenlikçe yapılan 3.000,00-TL ödemenin ifa amaçlı olup olmadığını belirlemek, ifa amaçlı ise ödeme tarihi dikkate alınarak yöntemince tazminattan indirmek, ifa açmalı olmadığının anlaşılması halinde ise şimdiki gibi tazminatın belirlenmesinde dikkate almamaktan ibarettir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, manevi tazminatın takdirinde, davacının tazminatının hesabında esas alınacak ücretin ve işverence yapılan ödemenin niteliğinin belirlenmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekillerin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, davalılardan M.. Ş.. yararına takdir edilen 1.100.00.TL. duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 10/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.