Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/19713 E. 2014/9705 K. 05.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/19713
KARAR NO : 2014/9705
KARAR TARİHİ : 05.05.2014

MAHKEMESİ : Bartın 1. Asliye Hukuk İşMahkemesi
TARİHİ : 17/09/2013
NUMARASI : 2012/102-2013/195

Davacı, kurum işleminin iptaliyle, kesilen aylığın yeniden bağlanmasına biriken aylıkların faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi .. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının aldığı ölüm aylığını, 5510 sayılı Kanunun 56/2 fıkrası uyarınca aylığın kesilmesine ilişkin kurum işleminin iptali ile aylıkların kesildiği tarihten itibaren yasal faizi ile bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne, aylıkların kesilme tarihinden itibaren yeniden bağlanmasına karar verilmiştir.
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56 maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının, 23/05/2006 kesinleşme tarihli ilam ile eski eşinden TMK 166/3. fıkrası uyarınca anlaşmalı olarak boşandığı, davacıya boşanma sonrası yaptığı başvuru sonucunda davalı kurum tarafından 2000 yılında ölen babasından dolayı 15/06/2006 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlandığı anlaşılmış, davalı Kurum tarafından başlatılan tahkikat sonucu düzenlenen 07/10/2011 tarihli kontrol memuru raporunda, davacının husumet iddiasında bulunduğu, eski eşinin üvey babası ile yapılan görüşmede; davacı ve eski eşinin boşanmalarına rağmen birlikte yaşadıklarını, boşandıklarını bir sene önce öğrendiğini, öncesinde durumu kendisinden sakladıklarını beyan ettiği; Tuna Mahallesi muhtarının alınan beyanında; davacının muhtarlık binasının karşısında kirada oturduğunu, eşinden duyduğu kadarı ile davacı ve eski eşinin 5 sene önce boşandığını ve eski eşin bazı geceler eve gelip kaldığını öğrendiğini, postacıların eski eşe ait postaları kendisine bıraktığını, kendisinin de eski eşe verdiğini bildirdiği; yaptırılan kolluk araştırmasında ise, davacının eski eşi ile fiilen birlikte yaşamadığı, çocukları ile birlikte oturduğu, eski eşin 1-2 defa çocuklarını görmek için davacının yerleşim yerine geldiği tespitlerine yer verildiği görülmüştür. Davacının hakkında açılan ceza soruşturması sırasında 18/06/2012 tarihinde şüpheli sıfatı ile alınan beyanında; 2008 yılında eski eşinin hastalandığını ve yatağa bağımlı olması nedeni ile eski eşine, kendisine ait ikamette altı ay süre ile baktığını, iyileştiğinde eski eşinin ikametine döndüğünü, iki ayda bir çocukları görmek için gelip gittiğini, fiilen birlikte yaşamadıklarını bildirmiştir. Adres hareketleri ve seçmen kayıtları incelendiğinde, davacının 10/02/2007 TÜİK sayımlarından bu yana T.Mah. Arka Sk. No:.B./Merkez adresinde kayıtlı olduğu; eski eşin ise sistemde kayıtlı adresinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Mahkeme huzurunda dinlenen davacı tanıkları, davacı ve eski eşi arasında fiilen birlikte yaşamın bulunmadığını etmiş olup; davacı tanığı olarak dinlenen mahalle muhtarı R.. A.. ise haklı nedene dayanmaksızın beyanı değiştirmiş, kontrol memuru tarafından düzenlenen tutanağın içeriğini inkar ederek, davacının 5 yıldır mahallede çocukları ile birlikte oturduğunu, eski eşini tanımadığını, boşanma tarihini ve sebebini bilmediğini bildirmiş, davacının husumet iddiasında bulunduğu üvey kayınbabası A.. E.. ise önceki beyanlarını tekrar etmiş, boşanma sonrası da davacı ve eski eşinin birlikte yaşamaya devam ettiklerini beyan etmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 59/2. maddesinde “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında tespit ettikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler, yemin hariç her türlü delile dayandırılabilir. Bunlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda, kontrol memuru raporuna dayanak oluşturan mahalle muhtarının tevilli beyanlarını, mahkeme huzurunda makul ve haklı nedene dayanmaksızın değiştirdiği anlaşılmakla, mahkeme huzurundaki beyanının hükme esas alınamayacağı hususu ile bizatihi davacının ceza soruşturması sırasında şüpheli sıfatı ile alınan beyanında 2006 yılında boşanmalarına rağmen 2008 yılında yatalak olan eski eşine, Tuna mahallesindeki ikametinde altı ay süre ile baktığını bildirmesi, davacının husumet iddiasında bulunduğu üvey kayınbabası tanık A.. E..’nın da bu beyanları teyit eder nitelikleki ifadeleri birlikte göz önüne alındığında; davacı ve eski eşinin, boşanma sonrasında da birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olup, 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, davanın reddi gerekirken mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi; usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 05/05/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.