Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/1967 E. 2013/9327 K. 09.05.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/1967
KARAR NO : 2013/9327
KARAR TARİHİ : 09.05.2013

Davalı … Vek.av…. ve davalı Kurum vekili Av…. aralarındaki tespit davası hakkında Mersin 1. İş Mahkemesince verilen 02/11/2010 gün ve 2009/1041-2010/573 sayılı kararın Düzeltilerek Onanmasına ilişkin Dairemizin 24/09/2012 gün ve 2011/792-2012/15346 sayılı ilamına karşı davalı vekili tarafından süresi içinde maddi hatanın düzeltilmesi yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Göreği konuşulup düşünüldü.

K A R A R

Davacının SGK’na karşı açtığı 07.08.2009 tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda Mersin 1.İş Mahkemesince verilen 02.11.2010 gün 2009/1041 E, 2010/573 K Sayılı hükmün davalı SGK vekilince temyiz edilmesi üzerine, yaşlılık aylığına yazılı talebi takip eden aybaşı itibariyle, yani 01.09.2009 tarihi itibariyle hükmedilmesi gerektiğinden Dairemizce yerel mahkeme kararının bu doğrultuda düzeltilerek onanmasına karar verilmiş ve bu karar üzerine davalı SGK vekili dairemizin düzelterek onama kararının maddi yanılgıya dayalı olduğundan bahisle düzeltilmesini talep etmiştir.
İş Mahkemeleri Kanununun 8/3. maddesi gereğince İş Mahkemelerinden verilen kararlara ve buna bağlı Yargıtay ilamına karşı karar düzeltme yolu kapalıdır. Ancak; Yargıtay onama ya da bozma kararlarında açıkça maddi hatanın bulunduğu hallerde, dosyanın yeniden incelenmesi mümkündür. Zira maddi yanılgıya dayalı olarak verilmiş onama ya da bozma kararları ile hatalı biçimde hak sahibi olmak, evrensel hukukun … ilkelerine … düştüğünden karşı taraf yararına sonuç doğurmamalıdır. Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır.
Gerçekten; maddi yanılgı kavramından amaç; Hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa, inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin Kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık yanılgılardır.
Uygulamada zaman zaman görüldüğü gibi, Yargıtay denetimi sırasında, uyuşmazlık konusuna ilişkin maddi olgularda, davanın taraflarında, uyuşmazlık sürecinde, uyuşmazlığa esas başlangıç ve bitim tarihlerinde, zarar hesaplarına ait rakam ve olgularda ve bunlara benzer durumlarda; yanlış algılanma sonucu, açık ve belirgin yanlışlıklar yapılması mümkündür. Bu tür açık hatalarda ısrar edilmesi ve maddi gerçeğin göz ardı yapılması, yargıya duyulan güven ve saygınlığı sarsacağı gibi, Adalete olan inancı ortadan kaldırır ve yok eder.
Bu nedenledir ki; Yargıtay; bu güne değin maddi yanılgının belirlendiği durumlarda soruna müdahale etmiş baştan yapılmış açık maddi yanlışlığın düzeltmesini kabul etmiştir. Kaldı ki kimi açık maddi yanılgıya dayalı ve yanlışlığı son derece belirgin haksız ve adaletsiz sonuçların giderilmesi kamu düzeni açısından zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2002/10-895E ve 2002/838K, 2003/21-425E ve 2003/441K sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Dosyanın yeniden incelenmesinde; 506 sayılı Yasanın geçici 81. Maddesinin C-a) bendinde “23.5.2002 tarihinde 15 yıllık sigortalılık süresini kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3600 gün malülliik yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara istekleri halinde yaşlılık aylığı bağlanır.” hükmü yer almakta olup, devamındaki b) bendinde ise 23.5.2002 tarihinde (a) bendinde öngörülen şartları yerine getiremeyenlerin hangi şartlarda yaşlılık aylığı bağlanabileceği sıralanmıştır. Geçici 81. maddenin C-a) bendinde belirtilen şartlar ise davacı yönünden gerçekleşmemiştir. Davacının ilk sigortalılığı 07.05.1980 tarihinde başladığından 15 yıllık sigortalılık süresi 7.5.1995 tarihinde dolmuş, 3600 gün şartı da gerçekleşmiş ancak 23.5.2002 tarihinde 55 yaşı dolmamıştır. Davacı 1.4.1954 doğumlu olup 23.5.2002 tarihinde 48 yaşındadır.Bu nedenle bu benddeki emeklilik koşullarından yaralanamayacağından, bu şekilde koşulları oluşmayan sigortalılar için getirilmiş olan diğer koşulları belirten aynı fıkranın b) bendindeki şartlara bakmak gerekecektir. Geçici 81. maddenin C-b) bendi ise koşulların yerine geldiği tarih esas alınmak suretiyle erkekler yönünden 56 yaştan 60 yaşa kadar değişik tahsis şekilleri öngörmüştür. Somut olayda davacı “23.5.2002 tarihinde (a) bendinde öngörülen şartları yerine getiremediğinden bu şartları C-b)/ be) bendinde yer alan “24.5.2008 ile 23.5.2011 tarihleri arasında yerine getirenlerden kadın ise 56, erkek ise 58 yaşını doldurmuş olması” şartına tabidir. Bu durumda davacı 55 yaşını 2009 yılında doldurduğundan, tahsise de 58 yaşını doldurduğu 01.04.2012 tarihinde hak kazanacaktır. Hal böyle olunca da yerel mahkeme kararının davanın reddi gerektiğinden bahisle bozulması gerekirken, düzeltilerek onanmasının maddi yanılgıya dayalı olduğu anlaşılmakla Dairemizin 24.09.2012 gün 2011/792 E, 2012/15346 K. Sayılı kararının kaldırılmasına karar verilerek, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
Dava, davacının 07.08.2009 tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
506 sayılı Yasanın geçici 81. Maddesinin C-a) bendinde “23.5.2002 tarihinde 15 yıllık sigortalılık süresini kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3600 gün malülliik yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara istekleri halinde yaşlılık aylığı bağlanır.” hükmü yer almakta olup, devamındaki b) bendinde ise 23.5.2002 tarihinde (a) bendinde öngörülen şartları yerine getiremeyenlerin hangi şartlarda yaşlılık aylığı bağlanabileceği sıralanmıştır. Geçici 81. maddenin C-a) bendinde belirtilen şartlar ise davacı yönünden gerçekleşmemiştir. Davacının ilk sigortalılığı 07.05.1980 tarihinde başladığından 15 yıllık sigortalılık süresi 7.5.1995 tarihinde dolmuş, 3600 gün şartı da gerçekleşmiş ancak 23.5.2002 tarihinde 55 yaşı dolmamıştır. Davacı 1.4.1954 doğumlu olup 23.5.2002 tarihinde 48 yaşındadır.Bu nedenle bu benddeki emeklilik koşullarından yaralanamayacağından, bu şekilde koşulları oluşmayan sigortalılar için getirilmiş olan diğer koşulları belirten aynı fıkranın b) bendindeki şartlara bakmak gerekecektir. Geçici 81. maddenin C-b) bendi ise koşulların yerine geldiği tarih esas alınmak suretiyle erkekler yönünden 56 yaştan 60 yaşa
kadar değişik tahsis şekilleri öngörmüştür. Somut olayda davacı “23.5.2002 tarihinde (a) bendinde öngörülen şartları yerine getiremediğinden bu şartları C-b)/ be) bendinde yer alan “24.5.2008 ile 23.5.2011 tarihleri arasında yerine getirenlerden kadın ise 56, erkek ise 58 yaşını doldurmuş olması” şartına tabidir. Bu durumda davacı 55 yaşını 2009 yılında doldurduğundan, tahsise de 58 yaşını doldurduğu 01.04.2012 tarihinde hak kazanacaktır. Hal böyle olunca davacı tahsis talep tarihi olan 07.08.2009 tarihi itibariyle tahsise hak kazanamayacağından davanın reddi gerekirken kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 09/05/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.