Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/19609 E. 2014/2918 K. 24.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/19609
KARAR NO : 2014/2918
KARAR TARİHİ : 24.02.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 11/04/2013
NUMARASI : 2010/183-2013/193

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, kararın dayandığı gerektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, 22.06.2006 tarihindeki iş kazası sonucu %11,30 oranında işgüçü kaybına uğrayan davacının maddi zararının giderilmesi istemine ilişkindir. Yargılama sırasında davacı dava dilekçesini ıslah ile maddi tazminat miktarını artırmış ve ayrıca dava dilekçesinde yer almayan manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, 72.314,10 TL maddi, 25.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmiştir.
H.M.K.’nın 176. ve devam maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya istem sonucunun değiştirebilmesi imkanını sağlamaktadır. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Başka bir anlatımla ıslah, açılmış bir davada taraflarca yapılmış usule ilişkin işlemlere yönelik olarak yapılmalıdır. Bu bağlamda, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir davanın açılması olanağı bulunmamaktadır. Davacı isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de, yeni dava konusu önceki dava konusunun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur. Öte yandan harca tabi davalarda her dava açılırken davalıdan başvurma harcı ile nispi harca tabi davalarda nispi karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır. Gerekli harçlar alındıktan sonra dava dilekçesi esas defterine kaydedilir ve dava, dava dilekçesinin esas defterine kayıt edildiği tarihte açılmış sayılır. Islah dilekçesinin nispi harç ve başvuru harcı yatırılarak mahkemeye verilmesi halinde bu dilekçenin ek dava dilekçesi olarak kabulü gerekir.
Ayrıca Borçlar Kanununun 55. maddesi gereği destekten yoksun kalma tazminatı ve bedensel zararlara ilişkin tazminatın belirlenmesinde hesaplanan tazminattan miktar gözetilerek indirim yapılması imkanı bulunmamaktadır. Fakat B.K’nun 52. maddesinde zarara hafif kusuru ile sebep olan tazminat yükümlüsünün tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olması ve hakkaniyetin de gerektirmesi halında hakimin tazminattan indirim yapabileceği öngörülmüş olup yukarıda da belirtildiği üzere bu durum yani hakkaniyet indirimi yeni Türk Borçlar kanununa göre ancak tazminat yükümlüsünün hafif kusuru halinde mümkün olacaktır.
Bunun yanında zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalının, maddi zararının hesabında, gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Gerçek ücretin ise işçinin imzasının bulunduğu ücret tediye bordrolarından saptanacağı, işçinin imzasının bulunmadığı iş yeri ve sigorta kayıtlarının nazara alınamayacağı, işçinin imzasının bulunduğu ücret tediye bordrolarının bulunmaması durumunda işçinin yaşı, kıdemi, mesleki durumu dikkate alınarak, emsal işi yapan işçilerin aldığı ücret göz önünde tutularak belirlenmesi gerektiği, Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.
Tüm bu açıklamalar sonrasında davacının manevi tazminat istemi bakımından yapılan incelemede, davacının 05.11.2012 tarihli maddi tazminatın artırılmasına ve manevi tazminat istemine dair ıslah dilekçesi ile birlikte nispi harcı ödendiği fakat başvuru harcı ödemediği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda 05.11.2012 dilekçenin mevcut haliyle birleştirme talepli ek dava olarak kabulü mümkün değildir. Hal böyle olunca da Mahkemece davacının ıslah dilekçesi ile talep ettiği manevi tazminat istemine ilişkin olarak usulünce açılmış bir dava olmadığından dolayı davacının ayrıca manevi tazminat davası açma hakkı saklı kalmak üzere isteminin reddine karar verilmesi gerekirken bu istemin kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
Davacının maddi tazminat istemi bakımından yapılan incelemede ise, yargılamaya konu iş kazasında tüm kusurun davalı iş verende olmasına göre yukarıda ayrıntılı olarak izahı yapıldığı üzere B.K’nun 52. maddesi gözetilerek hüküm altına alınan maddi tazminattan hakkaniyet indirimi yapılması hatalı olduğu gibi davacının maddi tazminat hesaplamasına esas alınan ücreti bakımından ilgili meslek kuruluşlarından emsal ücret araştırması yapılmadan yalnızca davacı beyanı ve tanık ifadeleri ile yetinerek neticeye varılması da ayrıca doğru görülmemiştir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 24/02/2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.