Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/19601 E. 2013/24568 K. 23.12.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/19601
KARAR NO : 2013/24568
KARAR TARİHİ : 23.12.2013

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacılar ile davalılardan … Turizm Servis Tic.Ltd.Şti. ve … A.Ş. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacılar vekilinin tüm, davalılar … Tur.Ser. ve Tic. Ltd.Şti ile … A.Ş vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine.
2-Dava, 04.09.2003 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat eden sigortalının haksahibi anne ve babasının maddi ve manevi zararlarının dava tarihinden itbaren işleyecek yasal faiziyle birlikte giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, davacıların maddi tazminat istemlerinin reddine karar verilirken davacılar için ayrı ayrı 50.000,00’er TL manevi tazminatın davalı şirketler … Tur.Ser. ve Tic. Ltd.Şti ile … A.Ş den kaza tarihinden yasal faiziyle tahsiline karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; 04.09.2003 tarihindeki zararlandırıcı olayın iş kazası olduğu, kazanın oluşumundaki tüm kusurun servis şoförü davalı …’da bulunduğu, hükme esas alınan 26.05.2012 tarihli hesap raporunda davacı baba Safettin bakımandan bu kişinin Kurumdan yaşlılık aylığı alıp ölenin desteğinde olmadığı gerekçesi ile hesaplama yapılmadığı, davacı annenin maddi zararı bakımından ise hesaplanan 80.419,25 TL maddi zarardan Temmuz 2012 dönemine kadar geçerli Kurum tahsisi tüm peşin sermaye değerinin düşülerek neticeye varıldığı ve bu davacı bakımından
da Kurumca karşılanmamış zararının bulunmadığının belirtildiği anlaşılmıştır. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 55. maddesinde, “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verilmiştir.
Adalet Komisyonu’nun 55. madde gerekçesine göre; “sosyal güvenlik ödemelerinin, denkleştirme (indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği, rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri; teknik arıza, tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna (müterafık kusura) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez.”
Öte yandan, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır”.Dairemizin ve giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici işgöremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 sayılı Kanunun 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır.
Yine Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile sigortalı yakınlarına verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları,tarafların sosyal ve ekonomik durumları,paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu,olayın ağırlığı,davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez ve yine 22.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de açıklandığı üzere zarar görenin müterafik kusurunun varlığı halinde bu durumun manevi tazminatın takdirinde göz önünde bulundurulması gerekir.
Bunun yanında 6100 Sayılı HMK’nın 26.maddesi kapsamında mahkemeler taleple bağlılık kuralına göre tarafların talep sonuçları ile bağlı olup ondan daha fazlasına karar veremezler.
Tüm bu açıklamalar sonrasında somut olayda, Mahkemece davacı baba … Kurumdan yaşlılık aylığı aldığının anlaşılmasına göre ölen sigortalının desteğinde olmadığı gerekçesine dayanan maddi tazminat isteminin reddi kararı doğru olmakla birlikte diğer davacı …’nin maddi tazminat istemi bakımından Dairemizin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun değişikliğinden sonraki uygulaması dikkate alınmadan Kurum tahsislerinin ilk peşin sermaye değerinin rücuya tabi kısmı yerine hükme en yakın değerli tüm peşin sermaye değerinin hesaplanan tazminattan indirilmesi ile hesaplamanın yapıldığı bilirkişi raporuna itimat edilmesi doğru olmamıştır.
Bunun yanında yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda davacılar yararına hükmedilen 50.000,00’er TL miktarlı manevi tazminat fazla olduğu gibi davacıların hüküm altına alınmasını istedikleri tazminatların faiz başlangıcı olarak dava tarihini belirtmelerine göre hükümedilen tazminatlara talebin aşılması neticesini doğuracak biçimde kaza tarihinden itibaren yasal faize karar verilmesi de davacı talebinin aşılması olup ayrıca hatalı olmuştur.
Yapılacak iş, davacı anne …’in maddi zararının hesaplanması noktasında asgari ücret artış oranlarındaki değişiklikler de göz önüne alınarak yeniden hesaplama yaptırmak, hesaplanan maddi zarardan Kurumun bu haksahibine iş kazası sigorta kolundan yaptığı ödemenin ilk peşin sermaye değerinin rucüya tabi kısmını düşmek ve ortaya çıkan neticeye göre tüm delilleri bir arada değerlendirip neticesine göre karar vermekten yine manevi tazminat davaları bakımından da davacılar yararına daha uygun miktarda manevi tazminata hükmedip hüküm altına alınan tüm tazminatların faiz başlangıcı bakımından davacı yan taleplerini de gözeterek bir karar vermekten ibarettir.
O halde, davacılar ile davalı şirketler … Tur.Ser. ve Tic. Ltd.Şti ve … A.Ş vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılar ile davalılardan … Tur. Ser. ve Tic. Ltd. Şti ve … A.Ş’ye iadesine, 23/12/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.