YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/19267
KARAR NO : 2014/10684
KARAR TARİHİ : 13.05.2014
MAHKEMESİ : Bakırköy 7. İş Mahkemesi
TARİHİ : 26/09/2013
NUMARASI : 2009/1042-2013/547
Davacı murisi, iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle, 205.076.98 TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde davalılar vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 13/05/2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılar adına Av. G.. Y.. ile karşı taraf vekili Avukat geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, temyiz edenin sıfatına ve temyiz kapsam ve nedenlerine göre davalılar vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava 03.09.2009 tarihinde meydana gelen iş kazası 44 yaşında ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalılar vekilince temyiz edilmiştir.
Yerel mahkemenin davacıların manevi tazminat istemleri ile olay tarihindeki yaşları ve destek altında bulundukları süre göz önüne alındığında davacı çocukların maddi tazminat istemlerinin kabulüne ilişkin kararı isabetlidir. Davacı eş M.. K.. yararına hükmolunan maddi tazminatın hesabında ise hata yapıldığı görülmektedir.
Dava, sigortalının, iş kazası sonucu ölümü nedeniyle hak sahiplerinin uğramış olduğu zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Kusurun aidiyeti ve oranı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, tazminatın belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Tazminatın saptanmasında ise; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş görmezlik ve karşılık kusur oranları, destek görenlerin gelirden alacakları pay oranları, eşin evlenme olasılığı, Sosyal Sigortalar tarafından bağlanan peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır.
Öte yandan tazminat miktarı; işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise söz götürmez. Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tespit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak %10 arttırılıp %10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.
Kuşkusuz, açıklanan zarar ve tazminatın hesaplanması yönteminde, pasif devre de herhangi bir işte çalışılmasa bile, sigortalının salt yaşamsal faaliyetlerinin sürdürülmesinin de ekonomik bir değer taşıması nedeniyle bundan yoksun kalan hak sahipleri bakımından zarar oluşacağı, bu nedenlerle de pasif devre zararın asgari ücret esas alınarak ve asgari geçim indirimi uygulanmaksızın hesaplanması gerekeceği, kaçınılmazlık, kusursuzluk veya kusurun ağırlığı gibi nedenlerden ötürü Türk Borçlar Kanununun 51-52. maddeleri gereğince zarardan indirim yapılacağı ve en son olarak da, aktif ve pasif dönemde, elde edilen kazançlar toplamından, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bildirilen ilk peşin sermaye değerinin rücu edilebilir bölümünün indirileceği, böylece belirlenen tazminata olay tarihinden itibaren yasal faiz yürütüleceği gibi, hususların göz önünde tutulacağı hukuksal gerçeği de ortadadır.
Mahkemece hükme esas alınan 07.12.2012 tarihli hesap bilirkişi raporunda hak sahiplerinin zararı hesaplanırken sigortalının olay tarihindeki yaşı 40 yıl 4 ay 8 gün olarak hesaplanmış ve PMF tablosuna göre 30 bakiye ömrü olduğundan bahisle 41 yaşındaki eşin 21 yıl aktif ve 8 yılda pasif devrede destekten yararlanacağı kabul edilmek suretiyle tazminat hesaplanmıştır. Sigortalının bakiye ömrünün ve eşin destek altında olacağı sürenin hesaplanmasında PMF tablosundan yararlanılması isabetlidir. Ne var ki sigortalının doğum tarihi nüfus kaydına göre 06.05.1965 olup olay tarihindeki yaşı 44 yıl üç ay 28 gün olduğu ve bakiye ömrünün buna göre hesaplanması gerekirken, nüfusa tescil tarihi olan 25.04.2009 tarihinin doğum tarihi gibi değerlendirilerek bakiye ömrün hesaplanması hatalı olmuştur. Davacı eş yaşça küçük olduğuna göre kendi yaşam süresi kadar değil yaşça büyük olan sigortalının yaşam süresi kadar destekten yoksun kalır.
Yapılacak iş sigortalının nüfus kaydındaki doğum tarihine göre bakiye ömrü ve davacı M.. K..’nun destek altında bulunacağı süre belirlenerek yukarıda açıklanan ilkelere uygun biçimde tazminatını hesaplatmak, hesaplanan tazminattan, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bildirilen anılan davacıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin rücu edilebilir bölümü indirilmek usuli kazanımlaş haklar göz önünde tutularak sonucuna göre bir karar verilmekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davalılar yararına takdir edilen 1.100.00 TL duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 13.05.2014gününde oybirliğiyle karar verildi.