Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/19237 E. 2014/18152 K. 22.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/19237
KARAR NO : 2014/18152
KARAR TARİHİ : 22.09.2014

MAHKEMESİ : Uşak 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 11/09/2013
NUMARASI : 2012/545-2013/708

Davacı, Kurum işleminin iptaline, idari para cezası, işsizlik prim borcunu ihtiva eden ödeme emri işlemlerinden dolayı borçlu olmadığına, diğer dava hakkında davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin idari para cezası konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, diğer dava hakkında davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacıya gönderilen ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, istemin kabulü ile davacıya gönderilen ödeme emirlerinin iptaline karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, ödeme emirlerinin davacıya 21/06/2012 tarihinde tebliğ edildiği, davacının ödeme emrine karşı Kurum nezdinde 26/06/2012 tarihinde itiraz ettiği, Kurum tarafından itirazın 7 gün içinde iş mahkemesine yapılması gerektiğini belirtilerek itirazın reddedildiği, davanın 17/07/2012 tarihinde açıldığı, borcun 2008/5-2009/1. Aylar arası prim borcu olduğu, 16/11/2006 tarihli ortaklar kurulu kararı ile davacıya 5 yıl süreyle şirketi temsil ve ilzam yetkisinin verildiği, davacının 09/02/2007 tarihinde hissesinin devrettiği, şirkete 2009/2. ayda yeni bir müdür seçildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanunun 58.maddesine göre; kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi (7) gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. İtiraz etmezse borç kesinleşmiş olur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.04.2001 gün ve 2002/21-201 E. 2002/297 K. ; 24.03.2004 gün ve 2004/10-164 E. 2004/170 K. sayılı kararlarında da benimsendiği üzere itiraz davası için öngörülen yedi (7) günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır. Hak düşürücü süre, niteliği itibariyle defi değil, bir itiraz olup; sonuçlarını kendiliğinden meydana getirir ve resen gözönünde tutulmalıdır.
Kurum alacağı için 6183 sayılı Kanunun 55.maddesi uyarınca düzenlenip, tebliğ edilen ödeme emrine karşı borçlu, anılan Yasanın 58.maddesi uyarınca 7 gün içinde iş mahkemesine itiraz davası açabilir.
Anılan madde metninde itirazın “vergi itiraz komisyonuna yapılacağı” hükmü yer almakta ise de, mülga 506 sayılı Kanunun 80.maddesinin “Kurum alacaklarının tahsilinde 21.07.1953 tarih ve 6183 sayılı Kanunun uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde, alacaklı Sigorta Müdürlüğünün bulunduğu yer İş Mahkemesi yetkilidir” düzenlemesi ve yürürlükte bulunan 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinin “Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir” hükümleri ile birlikte davalı Kurum bünyesinde 6183 sayılı Kanunun itiraz mercii olarak belirttiği vergi itiraz komisyonunu bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, maddede belirtilen vergi itiraz komisyonuna itiraz yolunun; Sosyal Güvenlik Kurumu alacaklarının tahsili yönünden 6183 sayılı Kanunun uygulanmasından doğacak uyuşmazlıklarda iş mahkemesine dava açılması yolu olarak kabulü zorunludur.
Nitekim bu husus Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 E. 2006/249 K. sayılı kararında da belirtilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü için Anayasal “hak arama özgürlüğünün” de değerlendirilmesi gerekmektedir.
2709 sayılı T.C.Anayasası’nın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40.maddesi uyarınca; “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.”
Maddeye 03.10.2001 tarihli 4709 sayılı Kanunun 16.maddesi ile eklenen 2.fıkra uyarınca “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilerine başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır”.
Bu bağlamda anılan madde hükmüyle hak arama özgürlüğü Anayasal bir kurum olarak, diğer temel haklar gibi düzenlenmiş ve Anayasa güvencesine bağlanmış, Anayasa’da kişinin hak arama özgürlüğü ile kişilik değerleri güvence altına alınmıştır. Vatandaşlara hak arama özgürlüğü konusunda anayasal bir hak tanınırken, Devlete de, onların bu haktan yararlanmayı sağlayacak şartları hazırlama görevi yüklenmiştir. Devlet için öngörülen bu zorunluluk ilgilinin Anayasal haklar içinde yer alan hak arama özgürlüğünün yaşama geçirilmesini sağlayacaktır.
Bu anayasal görevin yerine getirilmesi için getirilen yasal düzenlemeler ve kurulan kurumların görevleri de bu bilinçle değerlendirilmelidir.
Bu kapsamda Anayasal teminat altına alınmış hak arama özgürlüğünden bahsedebilmek için Devletin işlemlerinde işleme karşı başvuru yollarını ve süresini açıkça, vatandaşında kuşku ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi gerekmektedir.
Bu görevin yerine getirildiğinin kabulü için SGK alacaklarının tahsiline yönelik işlemlerin tamamında ilgiliye, işleme karşı başvurabileceği kanun yolu ve süresinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Anılan zorunluluk karşısında, Kurum alacaklarının tahsiline ilişkin olarak, 6183 sayılı Kanunun 55.maddesi uyarınca, Kurumca düzenlenen ödeme emrinin ilgilinin başvurabileceği kanun yolu ve süresini açıkça gösterir ve özellikle mevzuatta açıklık bulunmaması nedeniyle 6183 sayılı Kanunun 58.maddesi ile öngörülen itiraz hakkını kullanabilmesi için yedi günlük süre içinde iş mahkemesine dava açabileceği ihtaratını da içeren şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.
Somut olayda, uyuşmazlığın incelenmesinde, davacının 58. maddede öngörülen süre içinde Kuruma itirazda bulunduğu açıktır. Öte yandan davacı tarafından doğrudan 7 gün içinde iş mahkemesine dava açılmamış ise de, tebligat yönünden davanın süresinde açılıp açılmadığının araştırılması gerekmektedir. Çünkü ödeme emrinin hukuki sonuç doğurabilmesi ilgilinin için yasal haklarının açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Ancak dosyadaki ödeme emri belgesinde ilgilinin başvurabileceği kanun yolu ve süresini açıkça gösterir ve özellikle mevzuatta açıklık bulunmaması nedeniyle 6183 sayılı Kanunun 58.maddesi ile öngörülen itiraz hakkını kullanabilmesi için yedi günlük süre içinde iş mahkemesine dava açabileceği ihtaratının bulunup bulunmadığı anlaşılamamaktadır. Ayrıca ödeme emrine konu olan borç döneminde şirketi temsil ve ilzama yetkili kişilerin de tespit edilmesi gerekmektedir. Çünkü davacı her ne kadar 2007/2. ayda şirketeki hisselerini devretmiş ise de, davacının 2006/11. ayda 5 yıllığına şirketi temsil ve ilzamla yetkilendirildiği, şirkete 2009/2. ayda temsil ve ilzamla yetkili yeni müdür seçildiği, dolayısıyla 2007-2009 yılları arası şirket yöneticilerinin belirlenmediği görülmektedir
Yapılacak iş, yukarıda belirtilen, hukuki ve fiili durumlar ışığında, öncelikle tebligat yönünden davanın süresinde açılıp açılmadığını araştırmak, süresinde açılmamışsa davanın hak düşürücü süreden reddine, eğer davanın süresinde açıldığı tespit edilirse, bu defa ödeme emrine konu olan borç döneminde şirketi temsil ve ilzama yetkili kişileri tespit etmek, ayrıca 11.09.2014 tarihinde yürürlüğe giren, 6552 sayılı İş Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması İle Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanunun 81. maddesi hükümleride dikkate alınarak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O hâlde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 22/09/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.