Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/18866 E. 2014/16637 K. 08.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/18866
KARAR NO : 2014/16637
KARAR TARİHİ : 08.09.2014

MAHKEMESİ : Ankara 8. İş Mahkemesi
TARİHİ : 23/05/2013
NUMARASI : 2012/136-2013/489

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 01/09/1974 tarihinde 1 gün çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, davacının Ahmet Berk ismiyle 1974/Eylül ve Ekim aylarında çalışması nedeniyle sigortalılık başlangıcının 01/09/1974 tarihi olarak tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı olduğu şekilde istemin kabulüne karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 108.maddesinin 1.fıkrasında; “Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihdir.” hükmü düzenlenmiştir.
Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı yeterli değildir. Aynı zamanda o kimsenin Yasa’nın belirlediği biçimde (506 sayılı Yasa’nın 2. maddesi ve 5510 sayılı Yasa’nın 4/a maddesi) eylemli olarak çalışması da koşuldur. Bu yön 506 sayılı Yasa’nın 6. maddesi ile 5510 sayılı Yasa’nın 7/a maddesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1999/21-549-555, 2005/21-437-448 ve 2007/21-306-320 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Bu bakımdan davacının işyerinde eylemli olarak çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılması gerektiği ortadadır.
Bu davalar yalnızca bir günlük çalışmanın tespitinden ibaret olarak görülmemeli, bir günlük çalışmanın kabulü ile saptanacak sigortalılık başlangıcının sigortalıya sağlayacağı sigortalılık süresi ile birlikte kazandıracağı haklar dikkate alınmalı ve giriş bildirgesi ile birlikte eylemli çalışmanın bulunup bulunmadığı özellikle belirlenmeli, buna göre dönem bordrosunda yer alan ve davacının talep ettiği tarihte çalışması mevcut tanıklar ile gerektiğinde komşu işyerleri çalışanları olduğu kayıtlarla ya da emniyet yolu ile yaptırılacak araştırma ile belirlenen kimselerin beyanlarına başvurulmalı, sonucuna göre karar verilmelidir.
Öte yandan bu tür aidiyet davaları kamu düzeni ile ilgili olduğundan çalışmaların başka bir sigortalıya ait olup olmadığı noktasında titizlikle inceleme yapılması ve toplanan delilerle hiçbir kuşku ve duraksamaya yol açmayacak şekilde hizmetin gerçekte kime ait olduğunun saptanması gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.09.2007 gün ve 2007/21-600E,2007/604K. Sayılı kararı da aynı yöndedir
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacı adına davalı işveren tarafından 25/07/1978 tarihli işe giriş bildirgesinin Kuruma verildiğinin (Kurum yazısından anlaşılmaktadır) belirtildiği, ancak bildirge aslının veya onaylı örneğinin dosyaya getirtilmediği, bildirgenin verildiği işyerinin 01/06/1971-21/10/1976 tarihleri arası 506 sayılı Yasa kapsamında olduğu, 1974/3 ve 4. dönem bordroları ile 1974/Eylül ve Ekim aylarına ait ücret bordrolarının getirtildiği, ücret bordrolarında Ahmet Berk adına 1974/Eylül ayında 19 gün, Ekim ayında 10 gün olmak üzere toplam 29 gün hizmet bulunduğu, yine hizmet döküm cetvelinde işe giriş tarihi 01/09/1974 olup 19 gün bildirim yapıldığı, davacı tarafından gösterilen tanıkların fiili çalışmayı doğruladığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda, işe giriş bildirgesinin aslının veya onaylı örneğinin getirtilmediği, yine davacı söz konusu çalışmaların kendisine ait olduğunu belirtmiş olup, bu nedenle bildirgedeki kimlik bilgileriyle nüfus müdürlüğüne yazı yazılmadığı, bordro veya komşu işyeri tanıklarının resen tespit edilip dinlenmediği, dinlenen tanıklar her ne kadar çalışmayı doğrulamışlar ise de, dönem bordrolarında isimlerinin bulunmadığı dolayısıyla eylemli çalışma olgusunun yeterli ve gerekli bir araştırmayla hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlenmediği anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş; öncelikle davacı adına verildiği iddia edilen işe giriş bildirgesinin aslını veya bir örneğini Kurumdan getirterek ilgili nüfus müdürlüğünden bildirgede kimlik bilgileri yazılı A.. B.. isimli kişi veya kişileri araştırmak, varsa bu kişi yada kişileri taraf haline getirmesi için davacıya önel vermek, taraf haline getirildiğinde bu kişilerin beyanlarını almak, dosyadaki dönem bordrolarından tanıkları resen tespit edip dinlemek, bordro tanıklarına ulaşılamadığının anlaşılması halinde bu defa belediye, vergi dairesi, emniyet, muhtarlık gibi kamu kurumlarından komşu işyerlerini sorup tespit ederek, komşu işyeri çalışanlarının veya sahiplerinin beyanlarını almak, sigorta sicil numarasının hangi yılın serilerinden olduğunu Kurumdan sorarak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 08/09/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.