Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/18505 E. 2014/1301 K. 28.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/18505
KARAR NO : 2014/1301
KARAR TARİHİ : 28.01.2014

MAHKEMESİ 11. İş Mahkemesi

Davacı, kesilen maluliyet aylığının yeniden bağlanmasına, ve birikmiş aylıklarının yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi …. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Davacı; maluliyet aylığı almakta iken çalıştığı gerekçesi ile maluliyet aylığının kesildiğini, çalışmalarının sona erdiği tarihten sonra, malullük aylığı için tekrar başvurusuna rağmen Kurumca 2/3 oranında maluliyeti olmadığı gerekçesiyle talebinin reddedildiğini, halbuki maluliyetinin devam ettiğini belirterek, malullük aylığından yararlanması gerektiğinin tesbitine, başvuru tarihinden itibaren aylık bağlanmasına ve birikmiş aylıklardan şimdilik 100,00 TL’nin ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile, davacının 01.04.2003 tarihinden itibaren malullük aylığına hak kazandığının tesbiti ile, aynı dava dosyasında dava konusu yapılan 01.04.2003 ile Şubat 2004 arası Kurumca ödenen aylıklar davacı tarafından icra takibine maruz kalınıp ödendiğinden maaşının Mart 2004 tarihinden itibaren yeniden bağlanması gerektiği, ayrıca icra takibine konu olan döneme ilişkin davacı tarafından icra dosyasına yapılan ödemelerden toplam 4.459,73 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalı Kurumdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, 24.07.1964 doğumlu olan davacının, 01.05.1997 tarihinde malullük aylığı almaya başladığı, malullük aylığı alan davacının dava konusu dönemde 01.05.2001 – 30.08.2001, 10.10.2001 – 28.02.2002 ve 01.03.2002 – 31.10.2002 tarihleri 506 sayılı Kanun kapsamında çalıştığı, bu nedenle davacının maluliyet aylığının kesildiği, davacının Aralık 2002 ve Şubat 2003 tarihinde kontrol muayenesine tabi tutulduğu, 08.08.2003 tarihli Kurum yazısında; “07.04.2003 tarihli Sağlık Kurulu Raporu ve Maluliyet Dairesi Başkanlığının incelemesi sonucu davacının çalışma gücünün 2/3’ünü kaybetmediği belirtilerek yapılacak bir işlem olmadığının” belirtildiği, davcının 09.09.2003 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu, SS Yüksek Sağlık Kurulu’nun 02.11.2007 tarihli raporunda; “davacının çalışma gücünün 2/3’nü kaybetmemiş olduğunun” belirtildiği, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu’nun 27.08.2009 tarihli raporunda; davacının çalışma gücünü 2/3 ünü kaybettiği, maluliyet başlangıç tarihinin ise 17.05.1995 olarak tespit edildiği, Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi Hastanelerine ait 29.01.2011 tarihli Sağlık Kurulu Raporunda; davacının maliyet oranının % 70 olduğu, ancak maluliyet başlangıç tarihinin belirtilmediği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Yasanın 95. maddesine göre, “Bu Kanun gereğince, yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, çalışma gücü kaybı, geçici iş göremezlik ödeneklerinin verilmesine ilişkin raporlar ile iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücü veya çalışma gücü kaybına esas teşkil edecek sağlık kurulu raporlarının usul ve esaslarını, bu raporları vermeye yetkili sağlık hizmeti sunucularının sahip olması gereken kriterleri belirlemeye, usulüne uygun olmayan sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeleri düzenleyen sağlık hizmet sunucusuna iade edecek belirlenen bilgileri içerecek şekilde yeniden düzenlenmesini istemeye Kurum yetkilidir. Usulüne uygun sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeler ile gerekli diğer belgelerin incelenmesiyle; yurt dışında tedavi için yapılacak şevklere, vazife malullük derecesini, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu tespit edilen meslekte kazanma gücünün kaybına veya meslekte kazanma gücünün kaybı derecelerine ilişkin usulüne uygun düzenlenmiş sağlık kurulu raporları ve diğer belgelere istinaden Kurumca verilen karara ilgililerin itirazı halinde durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar, Sağlık Bakanlığı ile Kurumun birlikte çıkaracağı yönetmelikle düzenlenir. Bu yasal düzenleme gereğince düzenlenen Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 55. maddesine göre sigortalının malullük durumunun Kurumca yetkilendirilen Sağlık sunucularının sağlık kurulunca usulüne uygun düzenlenecek raporların Kurum Sağlık Kurulunca incelenmesi sonucu Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde belirlenen usul ve esaslara göre tespit edileceği, anılan yönetmeliğin 5. maddesinde sigortalı ve hak sahiplerinin çalışma gücü oranlarının a) Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastaneleri, b) Devlet Üniversitesi, c) Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı Asker Hastaneleri, ç) sigortalıların ikamet ettikleri illerde (a), (b), (c) bentlerinde belirtilen hastanelerin bulunmaması durumunda Sağlık Bakanlığı tam teşekküllü hastanelerin yetkili olduğu, bildirilmiş, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 56. maddesinde ise Kurum Sağlık Kurulunca verilen karara karşı yapılan itirazların Yüksek Sağlık Kurulunca inceleneceği bildirilmiştir.
Kural olarak Yüksek Sağlık Kurulunca verilen karar Sosyal Güvenlik Kurumunu bağlayıcı nitelikte ise de diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı olmadığından Yüksek Sağlık Kurulu Kararına itiraz edilmesi halinde inceleme Adli Tıp Kurumu giderek Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu aracılığıyla yaptırılmalıdır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 28.06.1976 günlü, 1976/6-4 sayılı Kararı da bu yöndedir.
Somut olayda, SS Yüksek Sağlık Kurulu raporu ile Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Genel Kurulundan rapor alınmadığı, prosedüre aykırı şekilde …, Tıp Fakültesi Hastanelerinden rapor alındığı, alınan bu raporda ise maluliyet başlangıç tarihinin belirtilmediği buna rağmen Mahkemece yazılı şekilde karar verildiği görülmüştür.
Ayrıca; dava dilekçesi incelendiğinde, davacının alacak talebinin 100,00 TL olduğu, usulüne uygun şekilde harç yatırarak bu meblağı ıslah yolu ile artırmadığı, sonradan yapılan açıklama dilekçesi ile talebini arttırdığı görülmüştür.
Gerek işlemin yapıldığı tarihte yürürlükte olan 1086 sayılı HUMK’un 74. Maddesi gerekse de 6100 sayılı HMK’nın 26. maddesi kapsamında mahkemeler taleple bağlılık kuralına göre tarafların talep sonuçları ile bağlı olup ondan daha fazlasına karar veremezler. Davacının alacak talebinin 100,00 TL olması, bu talebin usulüne uygun şekilde arttırılmadığı anlaşılmasına rağmen yazılı şekilde 4.459,73 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalı Kurumdan alınarak davacıya verilmesine şeklindeki hüküm de hatalı olmuştur.
Öte yandan, 506 sayılı Kanunun 58. maddesi uyarınca; “malullük aylığı almakta iken sigortalı olarak çalışmaya başlayanların malullük aylıklarının, çalışmaya başladıkları tarihten başlayarak kesileceği, bu şekilde malullük aylıkları kesilenlerden işten ayrılarak malullük aylığı verilmesi için yazılı istekte bulunan sigortalıya, kontrol muayenesine tabi tutulmak ve malullüğünün devam ettiği anlaşılmak şartıyla, eski malullük aylığı, yazılı istekte bulunduğu tarihten sonraki aybaşından başlanarak ödenmeye başlanacağı belirtilmiştir.
Davacının malullük aylığının, davacının çalışması nedeniyle kesilmesinden sonra, 31.10.2002 tarihine kadar çalışan davacının, 09.09.2003 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu, öncesinde tahsis talebinde bulunduğuna dair belge olmadığı, buna rağmen Bilirkişi tarafından davacının hastaneye sevk işlemlerinin yapılmasının tahsis talebine dayandığı şeklinde varsayıma dayanıldığı, Mahkemece de bilirkişi raporuna dayanılarak davacının 01.04.2003 tarihinden itibaren malullük aylığına hak kazandığı şeklinde hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş; Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporu ile Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu raporu arasındaki çelişkiyi gidermek için Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan maluliyet başlangıcını da belirtir rapor almak, davacının 09.09.2003 tarihinde tahsis talebinde bulunduğunu gözönünde bulundurarak ve taleple bağlılık ilkesine bağlı kalarak sonucuna göre karar vermektir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 28.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.