YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/1844
KARAR NO : 2014/2039
KARAR TARİHİ : 11.02.2014
MAHKEMESİ : İstanbul 8. İş Mahkemesi
TARİHİ : 13/12/2012
NUMARASI : 2010/1271-2012/1055
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava; davacının davalı işyerinde 01.02.2008 – 01.07.2008 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacı adına davalı işyerince düzenlenen 01.07.2008 tarihli işe giriş bildirgesi bulunduğu, davacının 01.07.2008 – 31.07.2010 tarihleri arasında davalı işyerinde geçen çalışmalarının davalı Kurum’a bildirildiği, davalının oğlu olan bordro tanığının; davacının 2008 yılı Temmuz ayında çalışmaya başladığını beyan ettiği, diğer bordro tanığının ise davacının 2008 yılı Şubat ayında çalışmaya başladığını beyan ettiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık; somut olayda fiili çalışma olgusunun ispatı konusunda, mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
506 sayılı Yasanın 79/10. maddesinde bu tür hizmet tespit davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması salt bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması koşuluyla, bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken komşu işyerleri kayıtlı çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kimi diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527,30.6.1999 gün 1999/21-549-555,5.2.2003 gün 2003/21-35-64,15.10.2003 gün 2003/21-634-572,3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 10.11.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayda; dosyada mevcut bordrolardan, davacı dışında çalışması bildirilen iki kişi daha olduğu, ancak dinlenilen bu bordro tanıklarının beyanları arasında da çelişki bulunduğu anlaşılmakla, çelişkili tanık beyanları esas alınarak sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş; bir alışveriş merkezinde bulunduğu anlaşılan davalı işyerinin kayıtlara geçmiş komşu işyeri sahiplerini ve çalışanlarını zabıta veya davalı Kurum vasıtasıyla tespit ettirip komşu işyeri tanıkları olarak dinlemek, terzilik işleri ile uğraşıldığı anlaşılan davalı işyerinin fatura ve belgeleri incelenerek alışveriş merkezi içerisinde tadilat, dikim vs gibi işler için sürekli çalışılan mağazalar bulunup bulunmadığını tespit etmek, bulunuyor ise bu mağazaların çalışanları ve yetkililerini dinlemek ve bordro tanıklarının beyanları arasındaki çelişkiler giderilerek toplanan deliller ışığında sonuca gitmekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden Z.. İ..’ne iadesine, 11.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.