Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/18317 E. 2014/1604 K. 30.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/18317
KARAR NO : 2014/1604
KARAR TARİHİ : 30.01.2014

MAHKEMESİ : Adana 3. İş Mahkemesi
TARİHİ : 09/07/2013
NUMARASI : 2011/6-2013/302

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi …. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre, davalı şirket vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle manevi tazminatın bir kısmının tahsil edilmesi hususunun hükmün infazı sırasında dikkate alınacağına göre, davalı vekilinin manevi tazminata yönelik yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,
3-Dava 2.6.2000 tarihinde meydana gelen iş kazasında %13 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 32.832.28 TL maddi tazminatın ,10.00.00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 2.6.2000 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Gerek olay tarihinde gerek dava tarihinde eski Borçlar Kanunu hükümleri geçerli olup,yargılama sırasında 6100 Sayılı HMK nun yürürlüğe girmesiyle dava kendiliğinden belirsiz alacak davasına dönüşmez.
Davacı vekilinin 8.7.2013 tarihinde harçlandırılmış dilekçesi ile maddi tazminat talebini artırılmak ve dava dilekçesi ile talep edilmeyen faizler bakımından kısmen ıslah ettiği, ıslahla ilgili olarak davalı tarafça süresinde zaman aşımı def’i inde bulunulduğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık bu tür davalarda T.B.K’ nın 146.maddesi (B.K.’nun 125.md) gereğince uygulanmakta olan 10 yıllık zaman aşımı süresinin hangi tarihte başlatılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zarar, ancak bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belirli bir açıklığa kavuşur. Bedensel zararın gelişim, gösterdiği durumlarda zamanaşımına başlangıç olarak hastalık seyrinin yani gelişimin tamamlandığı tarihin esas alınması gerekir. Somut olayda Kurumca %13 oranında maluliyet oranı belirlenmiş olup, ıslah tarihine kadar değişen ve gelişen bir durumun söz konusu olmadığı ortadadır.
Hal böyle olunca, davacı vekili tarafından 8.7.2013 tarihinde maddi tazminatın ıslahen artırılması üzerine, süresi içerisinde davalı tarafından ileri sürülen zamanaşımı def’inin kabul edilerek ıslahen istenilen miktarlara ilişkin tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, ıslahen istenilen miktarı da kapsar biçimde maadi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı şirket vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.